Amatörlerin Düşüşü

Uzun ve sıcak bir yaz günüydü. Marketten  eve giderken küçük bir bakkala rastladım. Bir dondurma alıp banka oturdum. Tam da sıcak güneşi ve dondurmamın tadını çıkarırken telefonum çalmaya başladı. Arayan yakın arkadaşım Harun’du. Telefonu açtığımda Harun’un sesindeki heyecanı kendim hissedebiliyordum. Cevap verdiğimde bir müzik yarışmasına katılacağını ve yarışma için bir grup kurduğunu söyleyip katılmak isteyip istemediğimi sordu. Tabii ki de şansımı kaçırmayıp katılacağımı söyledim ve ”Güzel. O zaman saat beşte terk edilmiş garajın bahçesinde buluşalım.” deyip telefonu kapattı. Telefonumu cebime koyup dondurmama döndüğümde tamamen erimişti. Çubuğunu çöpe atıp o terk edilmiş garaj doğru yol aldım. Saat beş olduğunda oraya varmıştım. Meğer Harun benim dışımda Sıla’yı aramıştı. Onların yanına gidip “Görüyorum ki grubu tamamlamaya çok yakınsın.” Dedim ve buna karşılık olarak Harun gülümseyerek ”Evet. Şimdi bu grubu kurmamın nedeninin yarışma olduğunu biliyorsunuz ama asıl nedeni yarışmanın sonundaki para ödülü. Ortada büyük bir miktar para var. Bunun yanında da acemi grupların kendilerini geliştirmesi için bedava eğitim de verecekler. Ne düşünüyorsunuz? “ diyerek elini ortaya uzatarak ”Bu macerada yanımda mısınız?” sorduğunda hemen elimi ortaya koyup “Varım.” dediğimde Sıla bize şüpheli bir bakış atıp “Peki ya kazanamazsak? Peki harcadığımız zamanın tamamı boşuna giderse?” sorusunu sorduğunda Harun kendinden emin bir ses tonuyla “Kazanacağız! Bundan başka bir olasılık yok!” dedi. Sıla gülümseyerek elini ortaya uzatarak “O zaman ben de varım.” dedi.

Bir sonraki gün öğlen arası aynı alanda toplandık. Hepimiz enstrümanlarımızı getirmiştik. Sıla elektrogitarını, Harun küçük bir davul seti, ben de saksafonumu getirmiştim. “Tamam. Birkaç şarkı çalmayı deneyelim.” dedi Harun. Birkaç başarısız denemeden sonra Harun endişeli bir bakışla bize bakarak “Hayır!” diye haykırdıktan sonra bize bakarak sakin bir tonda “Ara versek iyi olur.” dedi. Sıla ile birlikte enstrümanların akorduyla oynarken Sıla’ya “Harun neden bu kadar öfkeleniyor biliyor musun?” sorusunu sorduğumda bana biraz endişeli bir bakış attıktan sonra sessiz bir donda “Senkronize olamadığımızdan kızıyor.” dediğinde “Neden kızdığını biliyorum ama neden bu kadar çok öfkeleniyor?” sordum. Sıla tam da bana nedenini anlatacaktı ki Harun yanımıza gelip “Tamam. Hazırsanız tekrar deneyeceğiz.” dedi. Enstrümanlarımızı yanımıza alıp tekrardan müzik çalmaya başladık. Tamı tamına iki haftamız böyle geçmişti ve sonunda müziğe benzeyen ritmik sesler çıkartmaya başladık. Gitgide daha iyi çalıyorduk fakat şarkılarımızda bassın eksik olduğunu fark ettik. Bir bas gitarist bulmak için gazetelerde ilan verdik. bir sonraki gün pratik alanımızda çok uzun bir sıraya rastladık. Hiç zaman kaybetmeden herkesi teker teker çağırarak grubumuza uygun olup olmadığına karar veriyorduk fakat hiçbiri istediğimiz potansiyele sahip değildi. En sonunda Harun buna dayanamayıp yüksek ve endişeli bir ses tonuyla “Şimdi ne yapacağız? Bas gitarist olmadan ne yapacağız?” diye bağırırken Sıla “Sakin ol! Bizim hala bir şansımız var.” deyip Harun’un kulağına bir isim fısıldadı. Harun öfke içinde “Hayır! ben ondan hayatta yardım almam!” diye haykırdı. Neyin olup geçtiğini anlayamadığımdan Sıla’nın ne fısıldadığını sordum. Sıla da “Harun’un abisinden, Mert’ten, bize katılmasını isteyebiliriz.” dedi. Başka bir seçeneğimiz olmadığından aynı gün akşam bir kafede onunla buluşmaya karar verdik. Kafede Mert’e olayı uzun süre anlattıktan sonra bize bakarak “Şimdi ben doğru mu anladım? Hem size müzik konusunda yardım etmemi hem de sizin grupta oynamamı mı istiyorsunuz?” üçümüz de başımızı evet işaret edecek şekilde salladık. Mert derin bir nefes alıp ”Tamam. Size katılırım. Ama benim bir şartım var.” Dedi. Biz ona hem neşeli hem de şaşkın şaşkın “Kazanacağınız paranın yarısı benim olacak ve bu grubun başı ben olacağım” dedi. Haftalarca Mert’le egzersizi yaptıktan sonra beklediğimiz an gelmişti. Yarışmada en son çıkan grup biz olacaktık. Uzun süre sessizce konuştuktan sonra Mert ayağa kalkıp “birkaç dakika sonra sahneye çıkıp o insanların kalplerini çalacağız. Ve bunu başarılı bir şekilde becermek için sahneye sakin ve panik olmadan çıkmalısınız. Bu yüzden üçünüzden de sakinleşmenizi isteyeceğim.” diyerek cümlesini bitip sahneye çıktık. Sahneye herkes yerini alınca hiç hata yapmadan çok güzel bir şekilde müzik çalmıştık. O kadar güzel çalmıştık ki yarışmada birinci seçilmiştik.

Ne yazık ki güzel şeyler hiç ebedi değildir. Mert’i grupta bırakıp bırakmamak konusunda tartışmaya başlamışlardı. O tartışmadan sonra grup dağılmıştı. Aradan yıllar geçmişti. Sıla ve Mert profesyonel bir müzik grubu kurmuşlardı. Harun bir gitar mağazasında gitar oynamayı öğretiyordu. Ben de hiç bu işlere tekrar karışmayacağıma karar verip sıradan ve sakin hayatıma devam ettim.

(Visited 101 times, 1 visits today)