Gerçek Hiçlik

Bende normal bir insandım. Herkesin olmamı istediği gibi. Sabah kalkıp işe giden, sıkıcı ve yorucu tüm uğraşları bir kağıt parçası adına yapan kendi halinde bir ademoğlu. Tanıdık geliyor değil mi? Sonuçta hepimizin yaptığı bir rutin. Peki siz bu rutinin dışına ne zaman çıkacaksınız? Benden size bir tavsiye derhal şimdi yapmak istediğiniz her şeyi yapın. Bu işlerin tek kuralı kendinizi ve zamanı tanımanız. Kendi iç dünyanızı gerçekten doğru bir şekilde anladıysanız onu zamana adapte edin. Eğer dışarıdaki insanların hayallerini dinleyip onların penceresinden görüyorsanız hayatı, bırakın devam etsin olduğu gibi.

Cowley’in bir sözü vardır ‘Geçmiş veya gelecek yoktur. Sonsuz bir “şimdi” vardır.’ Her insanın öğrenmesi gereken şey eğer biz zamana uyarsak zaman bizi kontrol eder ama biz zamana karşı direnirsek kazanan biz oluruz. Bu kadar nasihatı nasıl veriyorum ki? Gelin size anlatayım; tam olarak otuz üç yaşındaydım, hayatımın yarısını çalışarak yarısını da öğrenerek geçirmiştim ama hep kitaplardan. Kendim ne zaman öğreneceğim diye düşünürken renkleri keşfettim. Her rengin farklı bir insan modelini ortaya çıkardığını. Aslında tüm hayatımız renkler üzerine kurulmuştu fakat biz bunu yanlış lanse etmiştik. Mutsuzluk rengini siyah, beyaz saflığı vs. hepsi yanlış. Sadece insanların ruh durumu üzerinden yorum yapmak yanlış, davranışlarına da bakmamız lazım. 

Ben kendimi test ettim, en çok lacivert rengini giyiyordum. Konuşmalarımda daha resmi ve aksanlı konuşuyordum fakat yeşil bir kıyafetle daha umursamaz bir tavır içinde oluyordum. İşte tam o anda onca yılın yükü omuzlarımdan düştü ve derin bir nefes aldım. O andan itibaren hayatımın her saniyesini takip edip kafamda kurguluyordum. Bazı insanlar gördüklerini nasıl kullanabileceklerini düşünürler ama ben nasıl kullanıldığına bakıyordum. Kendimi tanıyamaz olmuştum eski monotonluktan çıkmış tamamen farklı bir perspektif içinden hayatı yorumluyordum. En sevdiğimi zannettiğim tüm lacivert kıyafetlerin yerine tamamen zıt rengi olan kırmızı kıyafetler aldım. Çünkü ben resmi olmayı değil de hayatı daha rahat yaşamayı tercih ediyormuşum. Kendi kendime öğrettiğim bu bilgilerin hiçbirini bir kitapta ya da bir makalede bulamazdım, ben benliğimin yaşam kaynağını etkinleştirmiştim.

Düşündükçe daha çok rengi keşfettim; mor, pembe, mavi, sarı. Bu öğrendiklerimi yakınımdaki insanlara anlatma sırası gelmişti. Onlara bugünkü konuşmalarına dikkat etmelerini ve yarın hiç giymedikleri bir renk tonuyla gelmelerini söyledim. Tabii ki onların da bunu anlaması kolay olmadı, sonuçta fikir ayrımına düşmüşlerdi ama artık tüm çevrem yaşadığımız evrene farklı bir bakış açısı kazandırmıştı. Unutmadan söyleyeyim yeni bir renk buldum, adı ise ‘hiçim’ anlamını sormayın çünkü daha neye benzediğini bulamadım ama bu renge tüm bedenimle inanıyorum.

 

(Visited 57 times, 1 visits today)