Gizli Dosya

Eve sabah üç sularında döndüm: Mesaim dünkü cinayetten dolayı beş saat sarkmıştı. Eve adım atar atmaz, sadece krakerle yatıştırılmış midem uyanmıştı. Kendime bir şeyler hazırlamadan önce montumu girişteki askılığa astım ve ayakkabılarımı her zamanki gibi dolabın ikinci rafına yerleştirdim. Adımlarımı salona yönlendirirken en az on altı saattir uyumadığım gerçeğini göz kapaklarımı kapanmaması için zorlarken fark ettim. Salonun ışığını açmamıştım çünkü açarsam uykumun temelli kaçacağını bi

 

liyordum ve bunu istemiyordum. Midemin gurultusu kapanmış gözlerimi aralanmasına sebep oldu ve paytak adımlarla mutfağa ilerledim. Kocamın çıkardığım seslere uyanmamış olması beni meraklandırıyordu ancak onun da çok yorulmuş olabileceğini düşünerek buzdolabının kulpunu tuttum. Yarı kapalı gözlerle buzdolabını açmamla gözlerim de faltaşı gibi açıldı: Kocam doğranmış bir halde buzdolabındaydı.

 

Hemen meslektaşlarımı ve polisi aradım. Ben bir dedektiftim ve gizli çalışsam da düşmanım olan bir ‘topluluk’ vardı: Kaçakçılar. Polisler onları fazla işlerine karışmadıkları sürece umursamıyorlardı ancak ben vemeslektaşlarım onlar hakkında gereğinden fazla araştırma yapmıştık ve bu süreç boyunca birçok arkadaşımızı kaybetmiştik. Ancak kayıplar boşa değildi çünkü bizi istediğimizden fazla ipucuna götürmüşlerdi. Bu topluluğun çökertilmesi benim sayemde olmuştu: Aralarına sızmış ve her şeyi ses ve görüntü kaydına alarak polislere iletmiştim. Tabi polisler de bu istihbaratı alınca baskın düzenlemiş ve üyelerin hepsini yakalamışlardı kaçan bir kadın hariç.

 

Polislerin dosyasına- ki bence içinde yetersiz bilgi bulunan birkaç kâğıt parçasına- göre kadın aslında Derin Yakar, kırk iki yaşında, kumral saçlar ve mavi gözlere sahip adını duyurmuş bir yardımsever. Bana göre kadın; tarihi eser ve insan kaçakçılığı yapan, yıllar önce ölen kocasını aslında kendisinin öldürttüğü ve üç yıl içinde yapılmış banka soygunlarının otuz altı tanesinin başında kendisi olan, paragöz ve sinsi bir kadın. Bu kadının hiç yakalanmamasının asıl sebebi arkasının güçlü olması çünkü kadın ondan fazla kez bu dava hakkında yargılandı ancak hepsinde serbest bırakıldı.

 

Kadın beni tanıyordu, dedektif olduğumu da mutlaka öğrenmiştir ve onun işine çomak soktuğum için bu işi misilleme olarak yaptırtmış olabilir. Tabi bu sadece olasılık olarak kalıyordu çünkü daha kadının yaşayıp yaşamadığını bilmiyordum. Kocam için ağlamam gerekirken ağlamak yapacaklar listemin son sırasında bile değildi. Ayrıca ben bu evliliği aşk için değil sadece adli tıp uzmanı olduğundan benim içerideki adamım olsun diye evlenmiştim ancak sonrasında ona gerçekten âşık olmuştum ve ona da onunla neden evlendiğimi açıklamıştım.

 

Evden zorla çıkartılmış olsam da işim gereği tekrar içeri çağrılmıştım. Eve girer girmez etrafta olayı fotoğraflayan polisler, güvenlik için olduğu yerde duran birkaç polis ve adli tıp uzmanları. Benimle birlikte Kaçakçılar Dosyası’nda çalışan ortağım Mert de hemen sağımda, soğukkanlılıkla olay yerine ilerliyordu. Mutfağa vardığımızda herkes evden çıktı.

 

Mert yatak odasına ben de banyoya geçtim. İpucu ararken yavaş yavaş banyoyu dolaşıyordum. Diş fırçasına dokunduğumda kupkuru olduğunu fark ettim. Eğer akşam dişlerini fırçalamış olsaydı diş fırçası hafif nemli olurdu ve kupkuru olması iki seçenek sunuyordu: Ya diş fırçalamadan yatıp darp edildi ya da yatmadan önce eve girdikten sonra olay yaşandı. Aklımı karıştıran bir başka konu da o kadar kanın nereye gittiğiydi. Muhtemel iki seçeneğin en mantıklısı dökülen kanın temizlenmiş olmasıydı ancak bu olay bu kadar planlanmışsa kanı vücuttan emip, depolayıp öyle de katletmiş olabilir katil. Yani her şey adli tıpta bitiyordu. Ben çıplak gözle araştırmama devam ederken bir şey daha keşfettim:    Bornozu olması gereken yerde yani kapının arkasında değildi. Önemsiz gibi dursa da her zaman üzerimde taşıdığım küçük not defterine bunları yazdım.

 

Daha fazla bir şey bulamayacağımı anladığımda orayı terk ettim. Koridora da bir bakış atıp salona da gidiyordum ancak koridorun sarkan lambasının üstünde küçük bir zarf vardı, normalde polisten ipucu kaçırmazdım ama bu durum normal değildi bu nedenle bir istisna yapabilirdim. Yeteri kadar uzun boya sahip olduğum için birkaç sıçrayışta mektubu alabilmiştim. Zarfın üzerinde hiçbir şey yazmıyordu bu da onu daha ilgi çekici kılıyordu. Polislerin sesini duymamla zarfı cebime attım ve koridordan ayrıldım. Mert de polislerle birlikte beni bekliyordu. Eski davalardan da birbirimizi tanıdığımız ama aramızda gereksiz bir rekabet olan Başkomiser Okan.” Değerli zamanımızı sana harcadık, umarım bir şeyler bulmuşsundur.”dedi bıkkınlıkla.

 

İyi bir profil yorumlayıcıydım ve Okan’ın dün kız arkadaşıyla besledikleri köpek hakkında sıkı bir tartışmaya girdiklerini ve kız evden ayrıldıktan sonra en az beş şişe bira devirdiğini ve bu sebepten dolayı sağ şakağındaki damarın attığı dikkatle bakılınca anlaşılıyordu. Ayrıca omuzlarının çökmüş olması rahat uyuyamamış olmasındandı ve bu da yatak hariç herhangi bir yer- muhtemelen iki kişilik kanepede- sızdığını belli ediyordu. Gözlerinin şiş olmasının iki nedeni olabilirdi: Ya çok uyudu ya da çok ağladı. Ağlaması çok mantıklı geliyordu çünkü iki kişilik kanepede sadece beş saat rahat uyuyabilirdi ve eğer bir konuda haksız olsaydı ağlardı yani kıza birkaç kırıcı laf söylemiş olabilirdi.

 

Acıyan gözlerle.” Senin için yok maalesef, sadece kayıp bir bornozu ve dişlerini fırçalanmamış olması, işini göreceğini düşünüyorum. Ayrıca kız arkadaşına söylediğin sözler için özür dileyip bir hediye al ve köpeğe de bakmaya devam edin onun bir suçu yok.”dedikten sonra oradan hızla uzaklaştım. Arkamda bir çift şaşkın göz bıraktığımı biliyordum ve bu beni tatmin etmişti.

 

Mert de yanımda yürürken cebimdeki mektup dikkatimi bozuyordu,” Sakladığın bir şey vardı Doğa: Bir ipucu. Muhtemelen onların görmemesi kadar önemli ve benimle paylaşman için seni bekliyorum.”dedikten sonra göz kırpmıştı Mert. Bu kadar önemli bir olayı polislerle çevrili yolda konuşmak ne kadar güvenliydi kestiremediğim için onu hızla aracıma yönlendirdim. Birlikte biner binmez arabayı büroya sürmeye başladım. Aracımın da dinleniyor olabileceğini düşündüğümden.” Onu unutamıyorum!”diye bağırmaya başladım. O bana anlamış gözlerle bakarken bunun sadece konuyu değiştirmek için olduğunu biliyordu çünkü evlilik planını birlikte düzenlemiştik. Yolculuk boyunca hiç konuşmadık ve arabayı büronun önüne bıraktıktan sonra Genç Terzi adlı binaya girdik.

 

Bu ad tabii ki sahteydi, sadece bizim için binayı kamufle ediyordu. Girişteki tonton ya da emekli ajan Ahmet Amca bize prosedür gereği soru sordu.” Hava karanlık, değil mi?”ben de.” Benim kadar değil, zio.”dedim. Askıda olan gömleklerin arkasındaki gizli kapıdan içeri adım attık. İçeride türlü devlet sırları ve davalar vardı. Hemen kendi odamıza girdik ve araştırmaya başladık. Adli tıp sonuçları bize Okan’ın Hediyesi olarak geldi. Muhtemelen benim yaptığım yorumlama onu etkiledi ve bana teşekkür olarak bunları göndermişti. Dosyanın içinde ise daha ilginç bilgiler vardı: Ölüm saati akşam yedi sularıydı ve ilk önce boğularak bayıltılmıştı. Avuç ve parmak izlerine bakarak hafif iri, yirmili yaşlarında olan bir erkek olduğu sonucuna varılmıştı. Ayrıca vücudunun sağ bacak ve sol kolunun kayıp olduğunu bildirmişler.

 

“ Arkadaşlar, herkes buraya!”diye seslendim bürodaki meslektaşlarıma. Onların üstü gibiydim çünkü Kaçakçılar olayı benim saygınlığımı arttırmıştı.” Aradığımız suikastçi yirmili yaşlarda, biraz iri erkek. Muhtemelen özel bir tetikçi yani kılık değiştirme gibi işleri hızlıca yapabiliyor. Bu nedenle ne kadar hızlı başlarsak o kadar iyi.”diye motivasyon da vermiştim ve başlıyorduk.

(Visited 122 times, 1 visits today)