Her Şey Göründüğü Gibi Değildir

Benim adım Zehra. 16 yaşında bir öğrenciyim ve lise ikiye gidiyorum. Babam ben on iki yaşındayken tek kardeşimi de alıp annemle beni terk etti. O zamandan beri ne ben ne de annem onlardan haber alamadık. Ne kadar polislere haber vermiş olsak da hiçbir işe yaramadı. 4 yıl geçti ama günümün her saniyesi elimden alınan kardeşimi düşündüm. Yani bana bunu yapmaya hakkı var mıydı babamın? Tamam beni istemeyebilirdi ya da annemi ama bari kardeşimi bizsiz bırakmasaydı. Zaten babam bizi istese hiç gitmezdi bu yüzden onu hiç düşünmek istemedim çünkü biliyordum ki düşünsem canım yanacaktı. Hayatıma onlarsız devam etmeyi öğrenmeye çalışıyordum ne kadar zor olsa bile.

Lise hayatımın başlarında çok zorluklar çektim. Neredeyse her şey bana onları hatırlatıyordu. Her şey dediğim yani cidden her şey onlarla alakasız olan şeyler bile bana onları hatırlatıyordu.Mesela okulumuz hep gezi düzenliyordu ve sadece  sağ altta yazan “veli imzası” yazısı bile beni hüzne boğuyordu. Sırf bu yüzden kendime birkaç gün gelemiyordum, odamdan çıkmıyordum, hiçbir şey yemiyordum. Babamın beni terk etmesini ne kadar geçmişte bırakmaya çalışsam bile hayatımın her yerinde anneme ihtiyacım olduğu gibi babama da ihtiyacım oluyordu. Ben de isterdim ki eteğim kısa diye, sevgilimle gizlice buluştum diye ya da ondan habersiz bir partiye gittiğim için bana kızacak bir babam olsun. İsterse beni dövsün ama sadece tek isteğim yanımda olması…

Bir gün arkadaşlarımla okul çıkışı buluşup bir kafeye gitmiştik. Ben her zaman sipariş verdiğim gibi buzlu sütlü kahve ve bir tane sufle söyledim. Arkadaşlarım da aynısından sipraiş verdi. İçeceklerimizi ve tatlılarımızın gelmesini beklerken konuştuk ve çok tatlı fotoğraflar çekildik. Uzaktan siparişlerimizin geldiğini görünce hemen telefonlarımızı bıraktık ve sakin gözükmeye çalışıyorduk. Eminim hepiniz bir restorandayken yemeğinizin geldiğini gördüğünüzdeki heyecanı biliyorsunuzdur. Sakin gözükmeye çalışıyorduk ama herkes biliyordu ki eteklerimiz zil çalıyordu. Garson tam yanımıza geldi suflelerimizi masaya bırakacaktı ki eli titredi ve bir tane sufleyi arkadaşımın yüzüne düşürdü o sıcak fırından yeni çıkmış haliyle. Kız ne olduğunu anlayamadan biz ambulansı aramıştık bile. Hemen ailesine de haber verdik ve onlarla hastane de buluştuk. Arkadaşımın durumu çok kötüydü direk acile yönlendirdiler. Ona orada testler yaptılar ve bir iki saate sonucunun çıkacağını söylediler. Arkadaşımın durumuna çok üzülmüştüm canı eminim ki çok yanmıştı ve yaşadığı acıyı tahmin bile edemiyordum. Kafamı dağıtmam lazımdı bu yüzden hastanede dolaşmaya karar verdim. Tüm katları gezdim neredeyse ama o kadar çok hasta insan vardı ki bu beni daha kötü hissettirdi. Tam aşağı kata inecektim ki babama benzeyen bir adam gördüm. Oracıkta dona kalmıştım, ağzım açıktı ve elimdeki kahveyi yere düşürmüştüm. O olamazdı dimi yani? Babam beni beş yıl önce bırakmıştı yani öyle biliyordum ama o kadar yıl dibimde miydi? Yanına doğru yöneldim o da bana bakıyordu. Anlamadığım bir şey vardı, burada ne işi vardı? Sonra hemen kafama jeton düştü. Benim küçük kardeşim hastaydı. Ailemizde genetik olarak gelen bir hastalık vardı ama annem bana şanslı olduğumuzu ve bize bulaşmadığını söylemişti. Kardeşime bulamış mıydı yani? Babamın gitme sebebi bu muydu? Bunca yıl annem bunu biliyordu ama bana söylememiş miydi? Bunları anladığım zaman sadece durdum ve ağzımdan tek çıkan bir cümle vardı :”Bunu benden gizlediklerine inanmıyorum!”.

(Visited 27 times, 1 visits today)