İNSANLIĞIN GELECEĞİ GEÇMİŞİNE BAĞLIDIR

Günümüz ülkelerinin eğitim sistemleri ve yapısal oluşumlarından bu zamana kadar gelen ders verme yöntemleri ve seçimleri yalnızca hangi üniversiteye gidip ileride ne olmak istediğimizi değil, aynı zamanda yaşadığımız sosyal topluluk içinde aldığımız yeri de belirlemekte rol oynamaktadır. Bu nedenle eğitim hayatımız süresince karşımıza çıkan konu ve öğretiler, bizi yalnızca sınavlara ve meslek edinmeye hazırlamakla kalmayıp aynı zamanda ileride yetişkin bireyler olarak toplumda nasıl bir rol alacağımızı da şekillendirmektedir. Bu sebep doğrultusunda önlemler alınıp bireyleri dış dünyaya hazırlamak için birtakım yönlendirmeler yapılabilir. Bu yönlendirmelerin başında gelmesi gereken olgular ise hiç şüphesiz sanat ve bilim olmalıdır.

Öncelikle bilim tarihini ele alalım. Bu dal, beklenileceği üzere bilimle uğraşmak isteyen bireylere savaş tarihinden çok daha yararlı olacaktır. Uğraşılan bilim dalı fark etmeksizin öğretilerin hangi koşullarda, hangi çevre ve toplumda geliştiğini öğrenmeden o bilim dalı tamamı ile anlaşılmış ve pratiğe dökülmeye hazırlanmış olmayacaktır. Günümüzde Newton, Einstein ya da Thales gibi bilim adamlarını tanımadan onların öğreti ve buluşlarını uygulamaya çalışan insanlar birer mucit değil, bir grup taklitçiden başka bir şey olamayacaklardır. Bilimin insanoğlunun elinde olan en değerli varlık olduğu kuşkusuz doğru olan bir önermedir. Bilimin doğuşu, insanlığın modernleşmesine olan etkisi ve gelecekte toplumların alacağı form, bilim tarihi kullanılarak öngörülebileceği için dünyanın ve bizim geleceğimizi kurtarmanın kilit noktalarından biri bu olguyu öğrenmekten ve benimsemekten geçiyor olabilir. Geçmişte insanoğlunun katıldığı savaşlar, yaptıkları antlaşmalar her ne kadar geleceğimizde toplumların kendi politik taktiklerini belirlemekte yardımcı olabilse de ileri görüşlü olmak amacıyla hareket etme kararı aldığımız halde bilim, savaş ve politikanın önüne geçecektir.

Sanat tarihi ise insanlara farklı bakış açıları vermekte yardımcı olan bir öğreti olup, insanlara standartların dışına çıkmayı, belirli olgularla ilgili sorulabilecek sorulara derinlik katmayı, nesnel ve öznel yargıları daha kolay çözümlemeyi öğretmeye çalışır ve insanların kişiliğine farklı boyutlar katmaya çalışır. Geçmişe adeta bir kapı açmaya çalışır ve kültürlerle ilgili birtakım gizlenmiş özellikleri göz önüne çıkarır, onları daha iyi analiz etmeyi ve benimsemeyi kolaylaştırır. Doğru ve yanlışı farklı perspektifler kullanarak birbirinden ayırmaya yardımcı olduğu gibi insan ruhunun derinliklerini ortaya çıkarır. İnsanların bir parçayı dinlerken ya da bir resim yapıtını incelemeye çalışırken herkesin o parça, yapıt veya metinde kendine ait bir şey bulabilmesi ve kendi karakteriyle bağdaştırabilmesinin sebebi de budur. Sanat, insana kendine özgü bir tamamlanmışlık hissi verir ve o hissi kullanarak somut bir olgu yaratır. İşte bu nedenle sanat tarihi kendi kişiliğimizi geliştirmemizde bize yardım etmekle kalmayacak, aynı zamanda toplum içindeki sosyal bağımızı da düşünce yolumuzu geliştirerek sıkılaştırmış olacaktır.

Bilim ve sanat tarihinin günümüzde bu kadar fazla olguyu bizim lehimize değiştirebileceğini bilirken, çoğu insanı bu iki olgunun yaptığı gibi geliştiremeyecek olan savaş tarihinin bu öğretilerle yer değiştirmesi insanlık için daha yararlı ve uygun olacaktır.

(Visited 147 times, 1 visits today)