İSTANBUL

Merhaba, benim adım İstanbul, evet, şehir olan İstanbul.

Bugün size kendimi, yani bir şehrin gözünden kendimi anlatacağım. Herkes İstanbul’a efsane şehir der ve çok haklılar elbette. İlk olarak  Byzantion adı ile tarih sayfalarında yer almaya başladım. İstanbul olarak en ihtişamlı günlerime devam ettim. Napollion Bonapart da bana karşı hayranlığını “Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” demiştir. Ben her sokağı tarih kokan ve dört büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmış bir şehir olarak hala ayakta kalmaya çalışıyorum.  Kralların beni fethetmek için savaşlar yaptığı bir şehir olarak üzüntü içinde insanların beni hoyratça her geçen gün tüketmelerini izliyorum. Her gün ormanlarım yok edilerek inşaatlar yükseliyor. Nefessiz ve tarihsiz kalmama aldırmadan çirkin binalar yükseliyor. İstanbul’da yaşayıp tarihini bilmeyen binlerce insan sadece bilinçsizce tüketiyor. Çevresi denizle çevrili bir şehir susuz kalmakla karşı karşıya. Denizimde neredeyse kirlilikten hiç kimse  şen kahkahalarla yüzemiyor. Trafik, cahillik, işsizlik, güvenlik ve yüzlerce sorun var. Maalesef bunlar her geçen gün büyüyor ve ben tükendiğimi hissediyorum. Yoruldum ve yardım istiyorum sessiz çığlıklarımla. Duyun beni ve her adım attığınızda çevrenize bir dakikalığına bakın, siz İstanbul’da yaşıyorsunuz ve çok şanlısınız. Bastığınız yerde nice krallar, kraliçeler, padişahlar ve milyonlarca medeniyet dolaştı. Medeniyet, tarih, atalarınızın mirası elinizden kayıyor ve ben tanınmaz hale geliyorum. Lütfen düşünün, yedi tepeli koca şehir, Fatih Sultan Mehmet’in mirası yok oluyor. Böyle giderse çocuklarınız  beni sadece fotoğraflarda ve tarih kitaplarında okuyacaklar.

(Visited 67 times, 1 visits today)