KARA KUTU

Her şey çok hızlı gelişti yine kendimi havalimanında bulmuştum. Kendime karşı çıkamamıştım…

Havalimanından evime gitmek için şoförümüzü aradım. İçime şimdiden sıkıntı dolmuştu, peki onları gördükten sonra ne yapacaktım? Nasıl saklayacaktım bu sırrı? Arabanın gelmesiyle düşüncelerime ara verdim ama bir kere kafamdaki tilkilerin kuyrukları düğüm olmuştu açamazdım artık.

Eve gelmemle bir sevgi seli beni karşıladı. Annem öpüp sarılıyor babamın gözleri kızgın bir şekilde bakıyordu. İçindeki duyguları annem saklayamıyordu. Annem’’ Oğlum Güney yurtdışında bir deri bir kemiğe dönmüşsün sen kendine hiç bakmıyor musun?’’ diye azarlamaya başlamıştı. Ah annem içimdeki fırtınayı bilmiyorsun ki. Babam’’ Ne bir deri kemiği Aynur abartma.’’ dedi o sert bakışlarıyla. Ama eninde sonunda o yemek masasına oturdum. Yemekler yenmiş güzel sohbetler edilmişti fakat benim fırtınan dinmemiş şiddetlenmişti. Ne yapacağımı kara kara düşünüyordum. Başıma giren ağrıyla izin isteyerek odama yöneldim. İşaretimi almıştım zaman kaybetmemeliydim. Ailem uyuyana kadar kendimi zor tuttum ama karşı koyamamıştım. Sonrası karanlık…

Yine hiç bilmediği hatta hayatta hiç gelmeyeceğim bir yerde uyanmıştım. Arka sokaklardan birindeydim. Leş gibi alkol ve sigara kokuyordu. Galiba dün akşam Güney değil Kuzey’dim. Olduğum yer ve kıyafetler bunu açıklıyordu. Bölünen kişiliklerim bedenimde toplanıyordu fakat toplanabildiği tek yer bedenimdi zihnim değil. Saate baktığımda gündoğumuna az kalmıştı. Hemen toparlanıp eve yol aldım. Eve geldiğimde sessizce odama çıkıp uyudum. Annem başıma gelip güzel sesiyle beni kaldırmaya çalışıyordu. Annemi daha fazla söyletmeyerek kahvaltıya indim. Her zamanki gibi babam asık suratlıydı. Hiçbir zaman nedenini anlayamamıştım. Belki de karakterinin bir parçasıdır diyerek araştırmaktan vazgeçmiştim. Kahvaltıdan ne kadar annem ısrar etse de dışarıya atmıştım kendimi. Bu eve ne zaman gelsem kendimi rahatsız hissediyordum. Boğucu bir havası vardı. Başıma ağrı girmesiyle önce eskiden kalma hatırlamadığım hatıralar gözümün önüne geldi sonrası yine karanlık. Uyandığımda oyun parkındayım ve kumların üzerinde ‘’ Ben Nana.’’ yazıyordu. 7 yaşında bir erkek çocuğu, sevgiye aç ama insanlara yaklaşmaya korkuyor. Kişiliklerimi bu kadar iyi bilmemim sebebi en sadık yardımcım Kerem. Böyle zamanlarda sorun çıkarmam için yanımda duruyor kişiliklerimi gözlemliyor ve bana raporluyor. Böylelikle önemimi alabiliyorum ama neden çoklu kişilik bozukluğumu hastalığına sahip olduğumu hala bilmiyorum. Nice nöropsikologlara gittim, bir çaresini görmedim.  En son Kuzey doktoru tehdit ettiğinden beri gitmiyorum. Hastalığım beni canavarlaştırıyor. Çevremdeki insanlara da zarar vermeye başlıyorum. Kafamdaki düşüncelerle Kerem’i aradım, durumu anlattım. Gelip beni aldıktan sonra eve geçtik. Yorgunlukla kendimi yatağa attım.

Uyandığımda bir binanın çatısındaydım. İntihara meyilli kişiliğim Deniz beni buralara getirmişti. Yine köşeden dönmüştüm. Başıma giren ağrıyla dengemi kaybettim ve anılar kafama doluştu. Babam annemin katiliydi. Şimdi ki üvey annemle evlenmek için annemi ortadan kaldırmıştı. Ama annem can çekişirken ben yardım edememiştim babamın bana açtığı yaralarla uğraşıyordum. Bunun vicdan azabıyla anılarımı silmiş bir kara kutu yaratmıştım. Anılarımın silinmesi babamın ve üvey annemin işine gelmişti. Baba müsveddesi parasıyla bütün olayı kapatmış kanıtlar ise benim hafızamla birlikte silinmişti. Her şeyi yeni öğrenmişken annemin intikamını bile alamamışken şimdi düşüyordum aşağı. Kişiliklerimin çıkmasının sebebi bu imiş. Nana yaşayamadığım çocukluğum, Kuzey adaletsizliğe olan isyanım, Deniz ise yaşanan olaylara karşı dayanamayan benliğim. Ama en önemlisi bu kişiliklerimle benim. Ben Güneyim. Bir pencere pervazına tutunmayana kadar kaybolabilecek olan kişi. Geri dönüşüm kara kutuyu açacak bununla birlikte lanetini dağıtacaktı…

 

 

(Visited 40 times, 1 visits today)