Kitaptaki Hayatlar

 

Hiç durmayacakmışçasına koşarken ayağım takıldı ve yalpaladım; bu, zaman kaybı yaşamama sebep oldu. Bu zaman kaybı onların hayatını tehlikeye atmış, tekrar hızlanmam gerektiğini hatırlatmıştı. Hemen hızlandım ve sokağın sonundaki huzurevini gördüm, yaşamalarını sağlamak için sadece elli metre yeterliydi ancak gözüm sokaktaki dükkânların birinin tabelasında asılı duran saate kaydı, geç kalmıştım.

Aslında her şey bir ay önce başlamıştı, daha öğlen olmamışken Taksim’deki hava yakıcı ve bunaltıcıydı. Aradığım “Hayaller” adlı kitap -nedense- hiçbir kitapçıda yoktu ve aramaktan vazgeçmiş bir şekilde otobüs durağına ilerliyordum. Sonra az ileride toplanmış bir kalabalık gördüm, ara sokaktan caddeye uzanan kalabalık genelde gençlerden oluşuyordu. Yavaşça onlara doğru yürümeye başladım ve yaklaştıkça kurulmuş bir sahaf gördüm.

Bir sahafın gençlerin dikkatini çekmesi bana biraz garip gelmişti ama aylardır aradığım kitabı burada bulabilirdim bu nedenle yürümeye devam ettim. Yaklaştıkça kalabalık daha da çoğalıyordu, ürkütüyordu. Geri dönmeye karar verdim çünkü bu kalabalıkta iğne atsam yere düşmezdi ve bu da bir şey bulmayı neredeyse imkânsız kılıyordu. Ama bu sahafa tekrar uğrayacaktım.

Tekrar durağa yöneldim ama hava gerçekten bunaltıcı olmaya başlamıştı ben de soluklanmak için bir kafeye girdim. Kafe de doluydu ama çok geçmeden boş bir masa bulabildim. Hemen telefonumu çıkardım ve vakit öldürmek için oyun oynamaya başladım. Çok geçmeden: ”Size nasıl yardımcı olabilirim hanımefendi?” diye bir soru soruldu. Garson; elinde siyah tükenmez kalem ve küçük not defterinin üçüncü sayfasını açık bir şekilde tutarken, yorulduğu gözlerinden belli olan yirmili yaşlarda olan bir üniversite öğrencisiydi.

Ayakta çok beklemesini istemediğim için demli bir çay isteyip çocuğu gönderdim. Bu sırada Başkomiserim Serhat Abi mesaj atmış ve acilen şubeye dönmemi istemişti. Ben de mesajı görür görmez ayağa fırlamış, siparişi iptal ettirip durağa yönelmiştim. Otobüs durağına vardığımda otobüsü kaçırdığımı fark ettim ve acilen bir taksi çağırdım. Taksi beş dakika sonra geldi. Alelacele yola koyulduk ve yaklaşık on beş dakika sonra şubeye vardık.

Taksi şoförüne parasını verir vermez şubeye fırladım, kapıdaki meslektaşlarıma kimliğimi gösterip selam verdim ve hemen Başkomiser Serhat Bakar’ın odasına gittim. Kapıyı çaldıktan sonra içeriden gir komutu gelir gelmez içeri girdim. Başkomiser’in sert ve ifadesiz bakışları beni ürpertirken “Beni çağırmışsınız Başkomiserim!” diye emri teyit ettim.

Başkomiser: “Nazlı neden bir kez olsun tam zamanında burada olamıyorsun?” diye beni azarlamaya başladı. Başımı öne eğerek bu azarın da bitmesini bekledim. Çok geçmeden azarlama seansı(!) bitti ve Başkomiser asıl konuya geçti: ”Sen daha iyi bilirsin, Taksim’de sahaf çoktur ve bu sahaflarda maalesef uyuşturucu satışları oldukça artmıştır. Birkaç ilçede artık gizli operasyonlar düzenlemeye başladık; buna Taksim de dahil. Yürütülen operasyonlardan birinde sen ve ekibin de yer alacak. Detayları dosya halinde masanıza göndereceğim.” dedi ve beni kibarca kovdu.

Ben de dünden razı bir şekilde hem ev hem de iş arkadaşım Deniz’in yanına yürümeye başladım. Her zamanki gibi masasının üzerinde kahve termosu ve bir yığın dosya vardı ama o elindeki telefona bakmakla meşguldü. ”Seninki mi?” diye bir soru yönelttim. Beni fark etmemiş olacak ki yerinde sıçradı. Kızgın bakışları beni bulurken telefonunu da kapatmış ve masasının üzerine koymuştu. Ben de masasının tam karşısında olan masama geçmiş ve çantamı onun üzerine koymuştum. Deniz bana şüpheyle bakarken: ”Sen ne zaman geldin?” diye sordu.

Ben tam cevaplayacakken başka bir meslektaşım bana üç dosya getirdi. Ben de: “Boş ver ne zaman geldiğimi, hemen şu dosyalara bakalım.” dedim Deniz’e ve ilk dosyayı açtım. İlk dosya benim bugün gördüğüm sahaftı. Deniz yanıma gelir gelmez: “Bu sahaf benim gördüğüm sahaf, uyuşturucu satışı olduğu kesinleşmiş operasyon yapılması gereken sahaf buymuş. Diğerleri daha az istihbarata sahip, bu ise yeterli derecede. Demek bu yüzden o kadar çok genç oraya toplanmış.” dedim. Deniz de dediklerimi kafasında tarttıktan sonra: ”O zaman bizimkilere haber veriyorum, hazırlansınlar keşif yapalım biraz.” dedi. Ben de: ”Dosyayı tamamen bitirelim belki şüphelilerle karşılaşırız bugün ya da ipucu buluruz.” dedim.

Dosyayı hızlıca okuduktan sonra bizim ekibi topladık. Ekipte iki teknisyen, bir sağlık görevlisi ve iki de saha personeli vardı. Ben, Deniz’le saha personeliydim, Tan sağlık görevlisi, Çisem ve Bora da teknisyendi. Küçük minibüsümüzü ayarladık ve Başkomiser’den görev izni alıp yola koyulduk.

Yolda ekiple planı tartışıyorduk, olabilecek herhangi bir aksaklık ya da tehlikede hemen destek çağırıp gizli operasyonu sonlandıracaktık. Eğer destek zamanında gelemezse ilk önce sivillerin güvenliğiyle, sonrasında suçlularla ilgilenecektik. Minibüsümüzü de huzurevinin yanındaki otoparkın önüne ama gizlenecek bir şekilde bırakacaktık. Teknik ekip iletişim ve ulaşımdan, sağlık ekibi ise herhangi bir olayda ilk yardımdan sorumlu olacaktı. Zaten bugün keşif yapacağımız için sıcak temasta bulunmayacaktık ancak ne olur ne olmaz diye tam teçhizat operasyona başlayacaktık.

Keşfi başlattık. Deniz’le ben ayrı olarak ilerliyor, birbirimize rapor veriyorduk. Herhangi şüpheli bir şeyle karşılaşmamıştık şimdiye kadar. Sahafa girdim, etrafta yavaşça dolanmaya başladım. Hem kitaplara bakıyordum hem de insanlara. Şu ana kadar raporun belirttiği şüphelilere benzer kimseye rastlamamıştım ta ki beş metre ileride şüpheli bir davranışa kadar. İlk bakışta sadece kitap alışverişi yapılıyor gibi gözüküyordu ama nedense kitap, olması gerekenden daha şişkindi.

Bunu hemen arkadaşlarıma ilettim ve onları takibe aldım. Sahafın iki bölümü vardı: Biri bizim girdiğimiz diğeri de başka bir sokağa açılan daha küçük bir alan. Onlar küçük olan girişi kullanıyorlardı. Riske girmemek için takip etmedim. Bunu rapor ettim ve gördüğüm kitabın adının “Kurtuluş” olduğunu da söyledim. Yavaşça kitabı aldım ve sayfalarını çevirmeye başladım. O eski kitap kokusu çok azdı, sevmedim. Kitabı yerine koyup sahaftan çıktım. Minibüse varır varmaz şubeye döndük ve raporu Başkomiser’e sunduk. Sonrasında da diğer dosyalara baktık ekip olarak. Bir ay boyunca olay böyle sürdü.

Cuma günü saat öğleden sonra bir gibi tekrar keşfe gittik. Henüz kesin ipucu bulamamıştık, minibüsten tek ben indim ve sahafa tek girdim çünkü bugün adamları takip edecektim ve destek olarak Deniz’e minibüste ihtiyacım vardı. Ben yine olmam gereken yerdeydim ve kitaplara bakıyordum. Sonrasında aylarca aradığım kitabı sonunda Taksim’in sokaklarındaki bir sahafta buldum. “Hayaller” adlı kitabı asla bulamayacağımı sanıyordum. Hemen kitabı okumaya başladım, aynı zamanda adamları kontrol ediyordum. Ancak 23. Sayfaya geldiğimde kâğıdın üstüne el yazısıyla:” Minibüs huzurevinin hemen yanında, aracı patlatmak için saat 13.15.” yazılmış bu notu buldum. Hemen arkadaşlarıma haber verdim ancak herhangi bir dönüt alamadım. Hemen sahaftan ayrıldım.

Acı gerçek ise geç kalmamdı. Saate bakmak için yavaşladığımda bomba patladı. Artık çok geçti. Hem yaşamaları için dua ediyor hem de sivillere yardım ediyordum. Etraftaki herkes çığlık atıyor, ağlıyor, ambulansı arıyordu. Ben de bombanın patladığı alana ilerliyordum, alana yaklaştıkça yaralıların çoğaldığını ve huzurevinin de hasar aldığını görmeye başlamıştım. Huzurevi tahliye ediliyordu bu sırada olay yerine bir sürü ambulans itfaiye ve polis geldi. Araçtan inen meslektaşlarım etrafı araştırmaya başlarken onlardan biri beni gördü ve yanıma gelmeye başladı, ben ise heykel gibi hareket etmiyordum, etrafı izliyordum.

Gelen kişi benim masamın solundaki masada oturan Mete’ydi. Onun da dosyadan haberi vardı çünkü o ve ekibi de kalan iki dosyanın biriyle ilgileniyorlardı. Yanıma geldi ama hiçbir şey söylemedi, sadece bana baktı. Ben de ona: ”Onları gördünüz mü? Yaşıyorlar mı?” diye sordum. Tam cevaplayacağı sırada ambulanstan inen sağlık ekiplerinden bir tanesi minibüsten ağır yaralı gözüken dört kişi çıkardı. Hemen oraya koştum, görevlilere bakıyordum ve yalvarıyordum. Ancak doktorların verdikleri cevap zamanı durdurmuştu. İşte şimdi kaybetmiştim.

 

(Visited 60 times, 1 visits today)