Ölümün Ölümsüzlüğü: Stephen Hawking

Bir zamanlar şen şakrak, hayata sımsıkı bağlı, arkadaş meraklısı ve bilim delisi bir insanken, aşık olmuşken, henüz 21 yaşındayken, bir anda birkaç yıllık ömrünüz kaldığını öğrenseydiniz; öğrencilerinize ve insanlığa evrenin sırlarını ve merak edilenlerini açıklayabilecek bir zekaya sahip olsaydınız, ama hiç kimseyle iletişime geçemeseydiniz, konuşamasaydınız hatta hareket dahi edemeseydiniz, yalnızca düşünseydiniz Neler hissedersiniz?

Çok öncelere gidelim. 1942’de hepimiz gibi normal bir insan olarak dünyaya geldi. Doğumu ünlü fizikçi Galilei’nin 300. yıl dönümüne denk gelmişti. Annesi ile babası Oxford Üniversitesin’e eğitim görevlisi olarak çalışmaktaydı. Entelektüel çevreleri ve fikirlerini özgürce söyleyebildikleri bir aile yaşantısı vardı. Daha küçük yaşta gözlerini gökyüzünden alamazdı. Her zaman meraklı ve heyecanlı bir çocuktu. Gençlik dönemlerinde babası gibi tıp okuyacak sanılırken o matematiğe merak sardı. Oxford Üniversitesinde istediği bölüm olmayınca “Fizik bölümünü” seçti. Derslerinin üzerine pek düşmeyip üniversitesindeki kürek kulübüne gitti. yani epey bir eğlenceli bir yaşam sürdü. Partilere ve dans etmeye bayılırdı. O dönemlere astronomiye ve fiziğe merak sarmıştı. Kafasını kurcalayan o kadar cevapsız soru vardı ki.

Bir süre sonra durup dururken düşüyor, sendeliyordu. Bunu bir süre herkesten sakladı hatta endişelenmesinler diye ailesinden bile. Ama bir gece uzunca bir merdivenden düştü. Bilincini kaybetti. Uyandığında kim oluğunu bile hatırlayamadı. Sonraki zamanlarda iyileşti. Okulu “1. Sınıf Şeref Derecesi” ile bitirdi. Kozmoloji okumak istediği için Cambridge Üniversitesin’de eğitim görmeye devam etti. Evrenin bilinmeyenlerini bulmaya kendini adamıştı sanki. Önünde uğraşabileceği  2 kuram vardı:

-Sabit Durum Teorisi

-Big Bang Teorisi

Hayatında bu kadar şeyin yanında bir de sağlığı ile uğraşıyordu. Hastalığını daha fazla gizleyemedi. Vücudunda oluşan bu semptomları ailesi de görünce babası ile tam teşekküllü bir hastaneye gittiler. Stephen Hawking’in ALS hastalığı olduğu fark edili. Sinir sistemini felç eden bu hastalık 22 yaşındayken onun hayatını değiştirmişti. Doktorlar ona 2-3 yıl ömrünün kaldığını söylediler. O daha 22 yaşındayken duygusal olarak çökmüştü.O sıralara da bir kıza aşık olmuştu ve hayatını tamamlaması için 2 yol vardı. Ya aşkı tanıyacaktı ya da evreni. Neyse ki hastalığı doktorların söylediğinden daha yavaş ilerledi. İkisine de karşılık buldu. Bundan sonra kız arkadaşı ile birlikte hastalığa karşı dimdik duracaklardı.

Bir süre sonra hastalığı daha çok ilerledi ve vücudunda hareket ettirebildiği yerler kaşları ve sağ yanağından başka bir şey değildi. Bazı insanlar onu anlamak için makineler icat etti ve ona yanağını oynatarak kendini anlatabileceği bir makine yaptılar.

 

Stephen Hawking geçen sene yani 14 Mart 2018 yılında vefat etti. Ve kendini fizik dünyasına altın harfler ile kazımayı başardı.

Kaynakça;

-wikipedia.com

(Visited 423 times, 1 visits today)