03.27

Haftanın yoğunluğu ve karışık duygu durumlarının oluşturduğu yorgunluktan olsa gerek baş ucunda çalan telefonun sesini duymuyordu. Derin uykusu ve kafasında uçuşan düşünceler onu ele geçirmişti. Telefonun üçüncü çalışından sonra hafifçe gözleri aralanan Lina; yavaşça yanı başındaki saate baktı, dijital beyaz saat 03.27’yi gösteriyordu. Usulca doğrulup telefonunu aldı, titreyen telefonun üzerinde büyük harflerle “Bilinmeyen Numara” yazıyordu. Acaba yanlış mı görmüştü, emin olmak için tekrar saate baktı. Yok yok hayır doğru görmüştü, saat tam olarak 03.27’ydi.Yalnışlıkla arandığını düşünerek kaz tüyü yastığına başını koyup uyumaya devam etti. İşte her şey rüzgarlı ve serin bir cuma gecesi böyle başlamıştı.

 

Küçük odasını aydınlatan fakat ısıtmayan güneş ışıkları, yataktan kalkma vaktinin geldiğinin habercisiydi. Yataktan kalkar kalkmaz kendini uyanmak için ılık bir duşa sokan Lina bir yandan gün içinde yapması gereken işleri ve girmesi gereken toplantıları düşünüyordu. Yeni işinde ilk ayıydı, bunu kendini göstermek için bir fırsat gibi düşünerek normalde çalışması gerekenden iki kat daha fazla çalışıyordu. Saçında havlu bir elinde kahve bir elinde telefonuyla evin içinde koşuşturuyor, kıyafetlerini seçmeye çalışıyordu. Evden çıkmasıyla eve geri girmesi bir oldu, telefonuna gelen mailde ofisteki elektrik kesintisi yüzünden ofisin bugün kapalı olacağı yazıyordu. Söylenerek üzerini değiştiren Lina bilgisayarın başına oturup çalışmaya başladı. Sabah oturduğu koltuktan ancak akşam 8’de kalabilmişti. Yemeğini yedikten sonra erkenden yattı. Telefonun zil sesiyle yataktan korkuya sıçradı, yine bilinmeyen bir numara tam olarak aynı saatte arıyordu. Telefonunu, sinirle eline alan Lina arayıcıyı engelleyip yerine koydu. Geceleri aynı saatte arama olayı 1 hafta boyunca her gece yaşanmıştı, artık tatsız bir hal almaya başlamıştı. Ne engellemesi ne de telefonu kapatması gece aynı saatte telefonunun çalmasını engelleyemiyordu. Her gece arayan bu tacizciler tatlı uykularının katili olmuştu; geceleri uyuyamıyor, sabaha kadar telefonunu izliyordu. Düzgün bir şekilde uyuyamadığı için işindeki verimi düşen ve bu yüzden iş yerinde de mutlu olmayan bir Lina vardı. Sosyal, sevecen, eğlenceli ve çalışkan Lina yerini geceleri uyuyamayan ve bu yüzden de çalışamayan, her şeyden korkan ve çekinen bir kıza bırakmıştı. Geceleri çalan telefonları açtığında gelen ürpertici sessizlik olayları daha da karmaşık bir  hale getiriyordu. Lina içinden geçirdi: ”Keşke o telefonu açmasaydım, başıma bunların geleceğini bilseydim o telefonu hiç açmazdım.” Lakin şu an bütün bunlar için çok geçti, olanlar olmuştu. Lina en sonunda taşan sabrının ona verdiği güce dayanarak bağırarak açtı telefonu.

–“Ya siz kimsiniz,1,5 aydır hayatımı zindan ettiniz bana! Yeter artık, benim de sabrımın bir sonu var!”

dedi. Tam umutsuzca telefonu kapatacağı sırada yaşlı ve ağlamaklı bir adam sesi belirdi telefonda. Ağlamaklı ses konuşmaya başladı.

 

Aradan geçen yoğun duygulu bir telefon konuşmasının ardından 1,5 aydır onu geceleri arayan kişinin 12 yıldır kendisini ölü olarak bildiği öz babası olduğunu öğrendi. Gizli bir istihbarat görevi için kendini ölü olarak göstertip Avusturalya’ya taşınmış hem Lina hem de annesiyle tüm bağlantılarını kesmişti. Telefonun dinlenmediğinden emin olmak için bu kadar uzun süre beklemişti. Hayatının 12 yılını babasının özlemini içinde yaşayarak ve yas tutarak geçirmişti şimdi ise babası, bir anda ortaya çıkıp hayatına girmek istiyordu. Büyük bir ikilemdeydi fakat yıllardır özlediği babasıyla tekrar vakit geçirme fırsatı vardı bu içindeki ağır basan kısımdı. ”İyi ki o telefonu açmışım.” dedi. Yeni planı ise Avusturalya’ya taşınıp yeni bir hayata başlamaktı.

(Visited 11 times, 1 visits today)