2068

Gözlerimi açtım. Sanki günlerdir uykuda gibiydim. Üzerimde bir yorgunluk vardı. Her yerim ağrıyordu. Neredeydim ben?

Şehir ve gökdelen manzarası olan yolun kenarındaki bir çimenlikte uyanmıştım. Tahminen karşıdaki şehre beş kilometre kadar uzaktaydım. Ancak, her şey farklıydı. Arabalar çok modern gözüküyordu, hayatımda hiç görmediğim tasarımları vardı. İlerideki gökdelenler de çok moderndi, bazıları şeffaftı ve gökdelenin içi yerine baktığım perspektife göre gökdelenin arkasında kalan kısım görünüyordu. Böyle bir teknolojiyle hiç karşılaşmamıştım. Tabii, bu kadar işaretin üzerine gelecekte olduğumun farkına varmıştım ancak hangi yıldaydım?

Şehre doğru yürümeye başladım ve şehre yaklaştıkça kaldırımda gördüğüm insan sayısı da artıyordu. Artık şehir merkezine gelmiştim. Yaşlı bir beyefendiye hangi yılda olduğumuzu sordum. İlk önce beni baştan aşağı süzdü ve sonra 2068 cevabını verdi. İçimi bir sevinç kapladı çünkü şu ana kadar gözlemlediğim kadarıyla insanlar küresel ısınma, iklim değişikliği gibi problemleri çözmüş gibi gözüküyordu. İnsanların sosyo-ekonomik durumu güzel gibi duruyordu.

Şu ana kadar herhangi bir evsiz veya dilenci görmemiştim. Kalabalık bir şehirde olmama rağmen egzoz kokusu vs. kokular hiç almamıştım. Arabalara dikkatlice baktım ve hiçbirinin egzoz salınımı yapmadığını gördüm bu da demek oluyordu ki insanlar artık tamamen elektrikli araca geçmişti.

Şehir merkezinde biraz dolaşmıştım. Şehrin diğer tarafına gitmeye karar verdim ve şehre geldiğim tarafın tersine doğru yola koyuldum. Biraz ilerledikten sonra binalar artık bitmişti ve ileride bir yokuş aşağı iniş vardı bu da bu şehrin yüksek bir arazi üzerine kurulduğunu gösteriyordu. En sonunda oraya vardım ve vardığımda şoka uğradım. Karşımda, az önce gördüğü şehirden çok daha geniş bir alanı kaplayan, etrafı tellerle çevrili, bakımsız uzun apartman binalarının iç içe olduğu, sokakların daracık olduğu, üstünde gaz bulutu oluşmuş ve insanların birbirlerine çok yakın yaşadığı bir şehir vardı. Ve farkına vardım ki az önce gördüğü kısım iyi şartlar altında yaşayan azınlıktı. Çoğunluk kötü şartlar altında yaşıyordu.

Şehre doğru yürüdüm. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün sonunda tellerin olduğu yere vardım ancak şehre giriş kapısında bir asker bekliyordu. Bana baktı ve bu halde oraya giremeyeceğimi söyledi. Nedenini sordum. Cevap vermedi ve birkaç saniyelik bekleyişten sonra nedenini anladım. Bu kıyafetlerle bu şehre girmem tehlikeli olabilirdi o yüzden elimle yerden çamur alıp üzerine sürdüm. Evet, yerler diğer şehrin aksine çimen değildi. İyi şehirden iyi olmayan şehre geldikçe yer değişim göstermişti. Çimenden; çamura, toprağa. Ve şehre giriş yaptım. Herkes iç içeydi, bunaltıcı bir durumdu. Diğer şehrin aksine arabalar genellikle elektrikli değildi. Egzoz kokusunu alabiliyordum. İnsanlar bakımsızdı, giyimleri çok kötüydü, sokaklarda evsizler vardı, gürültü kirliliği çok fazlaydı… Tam anlamıyla diğer şehrin tam tersiydi bu şehir. En sonunda fazla dayanamayıp çıktım bu şehirden.

Bu gezimde son dönemlerde artan gelir eşitsizlikleri ve sosyal eşitsizliklerin 2068 yılında artık tavan yaptığını anladım. Artık zengin çok zengindi, fakir çok fakirdi. İlk başta benim için sevindirici ve umut verici olan bu gezim pek de beklediğim gibi bitmemişti…

 

(Visited 14 times, 1 visits today)