25 Kasım 1995

25 Kasım 1995

Mutlu bir günün elbet üzücü bir tarafı elbet vardır. Ama o kadar güzel bir gün geçirken o şeyin sizi üzmesine izin vermezsiniz. İşte bugün de onlardan biriydi. Hiçbir şey moralimi bozamazdı. Bugün sabah çok mutlu bir şekilde kalktım. Uykumu almıştım.  Güzel bir kahvaltı yapıp hemen hazırlandım. İşe yürüyerek gittiğim için en rahat ettiğim ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Gördüğüm insanlara güler yüzlü bir şekilde günaydın diyordum. Bu sabah daha da enerjik olduğum için neredeyse zıplıyordum. Henüz 20 yaşında olan ben insanların neden bu kadar üzgün olduğunu sorgulayıp aksine mutlu olmalarını gerektiğini düşünüyordum. İşin sırrının sadece her zaman olumlu düşünmek olduğunu düşünüyordum. Bunları düşünürken iş yerine gelmiştim bile. Ofise girdim yine güler yüzle günaydın dedim ve yapmam gerekenleri sıraladım. Giydiğim çizgili çoraplar ruhumu yansıtıyordu neredeyse. Evet yaşıma göre çizgili çoraplar giymem biraz komik duruyor olabilirdi. Ama ben bu şekilde kendimi mutlu hissediyordum. Biraz çalıştıktan sonra öğle tatiline çıktık. Yemeğimi dışarda yemek istediğimi fark ettim. Dışarı çıktım yürümeye başladım. Bütün caddeyi gezdikten sonra geri dönüp en çok hoşuma gittiyse o mekana girdim. Yemeğimi seçtikten sonra etrafı incelemeye başladım. Ellerimi yıkamak için tuvalete gittim. Koridorda ağır bir parfüm kokusu vardı. Baya etkileyici bir kokuydu. Bunları düşünürken yemeğimin geldiğini fark ettim ve masaya oturdum. Lezzetli bir makarna yiyordum. İçinde mantar ve kaşar vardı. Lezzetli gelmesi biraz da açlığımdandı galiba. Yemeği de yedikten sonra biraz daha vaktim olduğunu anladım ve biraz yürümeye karar verdim. O saatte insanlar işte olduğu için sokakta esnaflardan ve benim gibi birkaç öğle yemeği için çıkan çalışanlardan başka kimse yoktu. Sokağın sonuna doğru geliyordum ki yerde bir not uçuşuyordu. Benden düşmüş olabilirdi yakalamak için biraz koştum. Notun üstünde “Eğer ona bir şans daha veriyorsan kendini bir daha kandırmaya göze alıyorsun demektir.” yazıyordu. Yerde bulduğum bu notu  alıp cebime koydum ve hızlıca oradan uzaklaştım. Bu notun kime ait olduğunu bilmiyordum ama zamanında bir kişiye çok fazla şans verdiğini anlayabiliyordum. Bu not da şans veren kişinin arkadaşı olmalıydı çünkü onun bu şekilde tekrar yeni bir şans vermesine izin vermek istemiyordu belli ki. İş yerine yürürken o etkileyici parfüm kokusu yine burnuma çalındı. Birkaç adım attım ve önümde bir adam gördüm. Arkası dönüktü. Yüzünü döndü ve bana artık insanlara şans vermeyi bırak dedi.

 

(Visited 48 times, 1 visits today)