Başlangıç , Sondur

Çevresi geniş , herkes tarafından sevilen , dışarıdan bakıldığında garip görünen ancak içeriden baktığınızda sıradanlığın tam üstüne basabileceğiniz bir kızdım . Ta ki 10 Ekim gecesine kadar . Babamın intihar ettikten sonra bıraktığı mektup , sadece beni değiştirmemiş , benim için bütün evreni ve hayatı bir hiçliğe sürüklemişti . Kendisine hep ” Tanrım , değiştiremeyeceklerimi kabullenmek için sabır , değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret , farkı anlamak için akıl ver . ” derdi . Dediğine anlam arar ama hiç bir zaman anlamı yakalayamazdım . Artık aradığım anlamı yakalamakla kalmıyor , istediğim kadar inceleyebiliyorum da . 

Bütün olayların başlangıcı 10 Ekim akşamı gerçekleşmişti . Babamın intiharından üç gün sonra . Üç gün önce bıraktığı mektupta 10 Ekim 03.00 ‘ dan önce açmamam gerektiği yazıyordu . Mektubun bana özel bırakılması sabırsızlığım önüne kırmızı bir çizgi çekmeme neden olmuştu . 10 Ekim Beverly ‘ nin doğum günüydü . Beni  bu mutlu gününde yanına çağırmıştı . Ne olursa olsun asla elimi bırakmazdı ve onun bu mutlu gününde ne kadar mutsuz olsam da ,  benim de onun elini bırakmamam gerektiğini biliyordum . Kapıdan içeri girmemin her şeyin başlangıcının bir parçası olacağını bilseydim , ellerimi kesmeyi tercih ederdim . Kapıdan içeri adım atar atmaz gözlerim Leon ‘ u aramıştı . Beverly üç kardeşti . En küçükleri Henry , en büyükleriyse Leon ‘ du . Leon ile aramızda üç yaş olmasına rağmen çok iyi anlaşıyorduk .  Leon ‘ nun yanına gittiğimde sıkıntıdan patlamak üzere olduğunu , Eliaslarla Schwarwald  Ormanı ‘ na gideceklerini , benim de onlarla gelip gelmeyeceğimi sormuştu . Bize iki adımlık olan bu ormanda bir ayda beş çocuk kaybolmuştu . Henüz kaybolma sebepleri bulunamayan bu çocuklar , Leon ‘ un teklifinden geri çekilmeme sebep olsa da  orada sıkıcı inanlarla pasta kesmekten daha iyi bir fikirdi . Beverly ‘ e hediyesini verdikten sonra onların yanına gitmiştim . Başımıza bir şey gelebileceğini biliyorduk ve hepimiz bunu dışa vurmasak da ürküyorduk . Ayakkabılarımızı giyerken Elias ‘ ın kardeşi yanımıza gelip , bizimle gelmek istediğini söylediğinde Elias isteğini bağırarak geri çevirmişti . O an  Elias  ‘ a ne kadar kötü bir abla olduğunu söyleyememiştim . Kardeşini çok severdim , o da beni çok severdi . Kendi yaşıtlarından daha olgun ve bizimle takılmayı seven bir çocuktu . Elias ‘ ın o tepkisinden sonra onu dürtüp , kardeşinin de bizimle geleceğini , onu gözümden ayırmayacağımı söylemiştim . Yaptığım şeyin ne kadar sorumluluk gerektirdiğini ve tehlikeli olduğunu bilsem de onu kıramazdım . 

Herkesin fenerinin olması yürümemizi kolaylaştırıyordu . Küçükken bizim keşfettiğimiz bir mağara vardı . Her gün orada buluşur , vakit geçirirdik . Canımız çıkana kadar o mağarayı bulmak için yürümüştük . Mağaraya ulaştığımızda gerçekten ne kadar iğrenç bir yer olduğunu bir kere daha hatırlamıştım . Sisli havası hayvan mezarlığını andırıyordu . Yarım saat orada vakit geçirdikten sonra eve dönmek için yürüyorduk . Yolda yürürken bir  polis arabası dikkatimi çekmişti . İçinde bir adam bize tip tip bakıyordu ve adam bizi tanıyor gibiydi . Buna pek takılmadan eve yürümeye devam etmiştim . Eve geldiğimizde  Leon ‘ ların evinin önünde polis arabası olduğunu görünce Leon koşarak eve gitmişti , biz de onun peşinden gitmiştik . Eve girdiğimde tek duyduğum ses telsiz sesleriydi . Mutfağa girdiğimde Leon ‘ nun annesi sandalyede hıçkırarak ağlıyordu . Kadının elindeki peçete ıslanmaktan parça parça olmuştu . Telaşla Leon ‘ nun yanına gittiğimde Henry ‘ nin kayıp olduğunu , ormana bizimle gelmek için bizi takip ederken kayıp olduğunu söylemişti . Ne yapacağımı veya ne tepki vereceğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu . Leon ‘ nun elleri titriyordu ve telaştan rengi buz kesilmişti . Beverly ‘ e bakmaya cesaret edememiştim . Onun o halini görmek istemiyordum . Orada daha fazla yük olmamak için eve gitmiştim . Odama kapanıp saattin 02.40 olduğunu farkettiğimde elim ayağama dolanmıştı . Henry ‘ i olayından sonra bu mektubu açmak beni hiç sabırsızlandırmıyordu . Mektubu açtığımda içinden küçük bir not çıkmıştı . Notta raftaki kitaplardan birinin 116. sayfasını açmam gerektiği yazıyordu. O telaşla bütün raftaki kitapları aşağı indirmiştim . Kitabı bulduğumda heyecandan bütün sayfalarını yırtığımı hatırlıyorum . Sayfayı çevirdiğimde karşıma el yazısıyla yazılmış bir telefon numarası çıkmıştı . Gecenin o saattinde aramak çok mantıklı gelmesede , zorunda kalmıştım . Telefonu çok kalın sesli bir adam açmıştı , bana bir yer söylememi ve yarın oraya gitmemi söyledi . Ben daha bir kelime edemeden telefonu yüzüme kapatmıştı . İçimde bir korku vardı ve o korku sabaha kadar uyumamı engellemişti . Sabah olduğunda ağzıma bir şey sürmeden adamın dediği yere gitmiştim . Yer ormana çok yakındı . Gittiğimde adam orda yoktu ama küçük bir kutu olduğunu farkettiğimde hızlıca kutuyu açarak içindekilere bakmaya başladım . Gördüklerime anlam veremiyordum . Babamın eski fotoğraflarında Henry vardı ve babamın küçüklüğü Henry ‘ nin tıpa tıp aynısıydı . Babamın yazdığı notları okuduğumda evrenin  tamamının kaçışı olmayan koca bir düğümden başka bir şey olmadığını anlamıştım .

2019 yılında kaybolan Henry Schmitt ormandaki zaman geçittinden geçerek 1986 yılına gitmişti . Polisler tarafından bulunan Henry hastaneye götürüldüğünde Adaline Meyer ‘ le tanışmıştı . Bir zaman sonra Adaline tarafından evlatlık alına bu çocuk gayet mutlu gibi görünüyordu . Okulda tanıştığı kızla yirmi yaşına kadar bir ilişki sürdürdüler ve evlenip bir kız çocuğu dünyaya getirdiler . Henry  Müller ismini değiştirerek Harry ‘ i yapmıştı . O an kafayı yiyecektim . Aklım almıyordu annem bunu nasıl anlamamıştı . Bu durumda Beverly halam , Leon ‘ da amcam oluyordu . Kafayı sıyırdığımı düşünmüştüm . Ama Henry ‘ nin kaybolmamasını sağlamak artık benim elimdeydi …..

                                   Dark dizisinden esinlenilmiştir

 

 

(Visited 30 times, 1 visits today)