Batıl İnançlar Silsilesi

Batıl inanç nedir, ortaya çıkma ve toplumda can bulma sebepleri nelerdir, gerçeklik payları var mıdır, farklı ülkelerde ve dinlerde ortak yahut benzerlikleri olan batıl inanışlar mevcut mudur?

Öncelikle ‘’batıl’’ kelimesini inceleyelim. Batıl,  Arapçadaki ‘’butlan’’ sözcüğünden türetilmiş, sözlükte ‘’boş, çürük, gerçeğe aykırı, hükümsüz, hakikat olmayan’’ anlamlarına gelen kavramdır. Dolayısıyla batıl inançlara gerçek olmayan, gerçek dışı inançlardır diyebiliriz. Genel isimlerinde bile tamamen uydurma ve yalan oldukları böylesine açıkça ifade edilmiş olan bu hikaye ve eylemlere, geçmişten günümüze, körü körüne bağlanılması, uygulanması nedendir?

İlk çağlardan bu zamana uzanan bu hurafeler, insanların bazen arkasına saklandığı, kendini güvenceye almak için kullandığı -nazar değmesin diye tahtaya vurmak gibi- bazen ise şans, para gibi şeyleri kazanacaklarına kendilerini inandırdıkları -dört yapraklı yonca şans getir gibi- kimi zamansa bir efsaneye, hikayeye ya da tamamen körü körüne uğursuz sayıp korunmaya çalıştığı; gelecek kaygısı, korku, cehalet ve yanlış sebep sonuç ilişkisinden doğan asılsız uygulamalardan başka bir şey değillerdir.

Mesela birçoğumuz için adeta bir refleks haline gelen, çok alışılagelmiş bir durum olan ‘’nazar değmesin’’ diye ‘’tahtaya vurmak’’ efsaneye göre Kuzey Amerika yerlileri ve Ege’deki Helen uygarlığından gelmektedir. Bu iki topluluk da birbirinden habersiz meşe ağacına diğer ağaçlardan daha çok yıldırım düştüğünü fark etmiş bunun üzerine meşenin, Tanrı’nın yıldırımla yeryüzüne indiğinde oturduğu yer olduğuna ve hatta Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardır. Hal böyle olunca meşe ağacına, köküne ve ondan yapılan şeylere vurarak Tanrı’dan korunma istiyorlarmış. Bu inanç dilden dile yayılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Peki ya işin aslı nedir? Ağaçlara zaten uzunluklarından ve nem oranlarından ötürü kolayca yıldırım düşebilmektedir. Meşe ağacı ise diğer birçok ağaca göre hem daha uzun hem de elektrik iletimini artıran daha yüksek nem oranı ile elektriği dolayısıyla yıldırımı daha kolay çekmektedir. Bilgisizlikten, cehaletten dolayı bu ve bunun gibi bilimsel açıklaması olan olaylar çok daha farklı yorumlanmış uğurlu, uğursuz damgaları yapıştırılmıştır.

Batıl inançların ortaya çıkmasında ve süregelmesinde büyük rol oynayan korkuya da bir örnek verelim. Ortaçağ’da cadıların atlardan korktukları düşünüldüğü ve nalın da atları simgelediğine inanıldığı için kapılara at nalı asılırmış. O zamanlardan günümüze yansıyan ise at nalının uğurlu görülmesi durumudur. Sebeplerin ve uğurlu sayılan nesnenin uğurunun doğruluğu tartışılır. Fakat korkular üzerine ortaya çıkmış olduğunu söylemek mümkündür.

 

     Cahilce, kaygı ve korkularımızın peşinden sürüklenmektense bazı bilimsel gerçeklere kulaklarımızı ve gözlerimizi açmalıyız diye düşünüyorum. Mantıklı bir pencereden bakıldığında batıl inançlara, uğurlu ve uğursuz nesnelere ihtiyacımızın olmadığını görebiliriz.

(Visited 283 times, 1 visits today)