Bilimin Sahibi Kim?

İnsanlar yaklaşık dört bin yıl önce ilk bilimsel (pratik) çalışmalara başladı. Onları bu yolda ilerleten şey ise hepimizin sahip olduğu merak duygusudur. Peki, merak duygusu insanları herhangi bir fikrin sahibi yapabilecek kadar güçlü müdür?

Bilimsel çalışmaların ilk örneklerine Antik Mısır ve Sümerler gibi Mezopotamya uygarlıklarında rastlarız. Sümerler uzun bir süre boyunca önemli ticaret yollarının üzerinde bulunmalarından ve Mısır uygarlığı ile olan iyi ilişkilerinden ötürü ticareti kolaylaştıracak birtakım bilimsel çalışmaların öncüsü olmuşlardır. Böylelikle öncelikle yazıyı icat ederek “Yazılı Tarih Dönemi’ni” başlatmışlardır. Hemen akabinde tekerleğin icat edilmesiyle beraber insanların hayatını kolaylaştıracak en büyük adımlardan biri daha atılmıştır. Fakat buradaki önemli nokta Sümerlerin yazıyı neden icat ettiğidir; yazının icadı bir şeyleri gizlemek için tasarlanmış bir şey olmaksızın farklı kültürdeki, farklı toplumlardaki insanların ortak bir şekilde anlaşabilmesini sağlamıştır yani bilim sahiplenmek değil paylaşmaktır.

 

Buna karşın bugüne kadar sayısız önemli bilimsel çalışmanın arkasındaki bazı önemli isimler bu görüşe tamamen karşı çıkarak bilimi sahiplenmeye çalıştı. Bu isimlerden biri olan Thomas Edison,  Nikola Tesla’nın ampul hakkındaki çalışmalarını, henüz patenti alınmadığından, çalmıştır. Çalmak ile kalmayıp Tesla’nın birçok önemli projesini gerçekleştirmesini engellemiştir. Tesla’nın kafasındaki en büyük proje dünyanın merkezinden gelen alternatif akım sayesinde “Bedava Elektrik ve Telekomünikasyon” projesini hayata geçirmekti. Bu sayede siz çimenlerin üzerindeyken bile telefonunuzun şarj kablosunu toprak ile etkileşime sokarak telefonunuzu şarj etme imkanına sahip olabilirdiniz. Mamafih fütürizm ve fütüristtik çalışmalar kapitalizmin gölgesinde kalmıştı. Tesla’nın ihtiyacı olan bütçe hiçbir zaman sağlanmadı çünkü böyle bir durumda bugünkü telekomünikasyon yahut internet şebeke şirketlerinin hiçbiri var olamayacaktı.

 

Bilimsel ilerleme bir insana veya özel bir topluma ait olmaksızın dünyanın malıdır. Bilimin iyi, kötü kullanımı yalnızca bir insanı değil bütün insanlığı ilgilendiren bir durumdur. Öyle ki 1879 Almanya’da dünyaya gelen Albert Einstein’ın en bilinen (e=mc^2) formülü yüzünden dünya tam manasıyla sarsılmıştır. Bunun en iyi örneği ise Avrupa’da ortaya atılan bir fikrin Japonya’daki binlerce insanın ölümünden sorumlu olmasıdır.

 

Bununla birlikte, bilimi milletler savaşı haline getiren bir başka durum ise soğuk savaştır. Yorucu ve yıkıcı bir savaşın ardından ülkelerarası rekabet artık binlerce kişinin yok olduğu savaşlarla değil, bilimsel savaşlarla devam etmiştir. Yuri Gagarin (Rus kozmonot) 1961 yılında SSCB tarafından uzaya gönderilerek dünyanın yörüngesini dolanan ilk insan olmuştur. Bunun altında kalmayan A.B.D süratle “Apollo” programını başlatarak uzay yarışında Sovyetleri yakalamayı amaçlasa da Sovyetleri yakalamaları neredeyse imkansızdır. Bunun yerine 35. A.B.D başkanı John F. Kennedy tarafından yeni plan oluşturulur ve A.B.D gözünü aya diker. Sovyetlerden önce 1969 yılından Apollo-11 uzay aracı üç astronotu ile ay yüzeyine başarılı bir iniş sağlar ve Neil Armstrong aya ilk ayak basan insan unvanını alır.

 

Şimdilerde ise Nasa’ya yani A.B.D’ ye kafa tutan bir başka isimse SpaceX şirketinin sahibi Elon Musk. Yani günümüzde de bilimi sahiplenme ve bunu bir rekabet olarak görme düşüncesi yok  olmamıştır, aksine daha da körüklenmiştir. Buradaki amaç bilimi sahiplenmekten çok bilimi çağlar boyu yaşatmaktır, sonuçta bugüne kadar bilimsel çalışma yapmış birçok insan bu çalışmalar yüzünden kendi hayatlarında olmuştur. Bu durumu yaşayan ve  engizisyonda yargılanan Galileo’dan tutun da Çanakkale savaşında hayatını kaybeden Henry Moseley’e kadar sayısız bilim insanı bu yolun sonunu düşünmeden bilimsel ilerleme için uğraşmışlardır. Bizim bu olaylardan ders çıkarıp bilimi sahiplenmemiz gerekir, kendi içimizde bölüştürmemiz değil. Charles Darwin’in de dediği gibi,” Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. ‘Tavuk toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!

 

 

(Visited 89 times, 2 visits today)