Bir Tutam Umut

Yalnızlık, benim için klişelenmiş bir duygudur. Kanımın ve benliğimin içindeki bu duygu, filizlenmeye çalışmış bir fidan tomurcuğunun gür ve yemyeşil yapraklara sahip olan kocaman bir çınar ağacına dönüşmesidir. Kendi yalnızlığımı eskiden böyle ifade ediyordum.

Wool Yetimhanesindeki on birinci yılımdı. Buğulu pencereden gelen güneş ışınları, gözümü rahatsız ederek beni uyandırmaya çalıştı. Yastığımın üstündeki dağınık kahverengi saçlarımla bir sağa bir sola döndüm. Üstümdeki kalın yorgan, odanın soğukluğu ve ruhsuzluğundan dolayı beni yine de sıcak tutmadı. Bu eziyete daha fazla dayanamayıp ponponlu pembe terliklerimi giyerek sessiz adımlarla – ki odadakiler uyanmasın diye – banyoya gittim. Her zaman ki gibi musluktan akan soğuk suyla yüzümü yıkadım. Yüzümü kuruttuktan sonra kırık aynaya bakarak dağınık saçlarımı taradım. Pijamalarımı değiştirerek gıcırdayan tahta merdivenlerden aşağı indim.

Beni gören tatlı mı tatlı Aşçı Marry Teyze: ”Günaydın Anna!” dedi. Ben de tebessüm ederek “ Sana da günaydın Marry Teyze.” diyerek leziz kahvaltıma başladım. Kahvaltımı bitirdikten sonra tekrar odama doğru çıktım. Odamda birlikte kaldığımız ama sevmediklerim – Rose, Emma, Hermione ve Luna – çoktan uyanmışlardı. Hepsine zoraki bir şekilde “Günaydın!” diyerek tekrar aşağı indim. Hafta sonu olduğu için yetimhane çok sessizdi. Etrafta dolanan yoktu. Bu sessizliğe daha fazla katlanamayıp yetimhaneden çıktım. Bekçi beni görüp nereye gittiğimi sordu. Ben de birazcık yürüyüş yapacağımı söyledim.

Hava bulutlu ve soğuktu. Güneş ne kadar çaba sarf etse de kara bulutların önüne geçemedi. Yağmur yağacak gibiydi. Ağaçların yaprakları çırılçıplak misali dökülmüştü. Rüzgâr yüzüme doğru hızlı hızlı esti. Aniden yerdeki afiş ilgimi çekip elime aldım. Afişte ünlü yönetmenin “ En iyi kısa film” başlığında bir yarışma yapacağını ve ödül olacağı yazılmıştı. Ödül, hem çok iyi bir miktarda para hem de iyi bir iş olanağıydı. Katılmak istedim ve başvurumu yaptım. Ancak sonrasında pişman oldum çünkü kimsesizdim. Beni neden seçsinler diye düşündüm. Her ne kadar böyle düşünsem de umudumu kaybetmemeye çalıştım. Ertesi gün benim doğum günümdü. Marry Teyze benim için çok güzel bir yaş pasta pişirmişti. Annemin ve babamın olmadığı on birinci doğum günümdü. Mumları üflerken aklıma yarışma geldi ve onun için dilek tuttum. Sonraki günlerde ise çalışmalarıma başladım.

Filmimdeki oyuncular Rose, Hermione, Luna ve Emma oldu. Hatta onlarla arkadaş bile oldum. Sonra filmimi belirtilen adrese yolladım. Sonuçlar açıklandı ve ben birinci olmuştum. Aynı zamanda ünlü yönetmen bana iş teklifi de etti ve ben de kabul ettim. Yarışmadan kazandığım parayı yetimhaneye bağışladım. Artık çok ünlü bir yönetmen olmuştum. Bu yarışma sayesinde arkadaşlar da edindim yalnızlığın tanımı benim için değişmişti.  İçimden şunları geçirdim: “ Bir dilek tuttum, gerçek oldu. Hayatım bir anda değişti.”

(Visited 62 times, 1 visits today)