DAĞLARIN DUYGULARI

Bir zamanlar 4 arkadaş vardı. İsimleri sırayla Melike, Ahmet, Ali, Banu’ydu. Melike bir gün arkadaşlarının yanına bir harita ile geldi ve “Babaannemin bahçesinde Kömür (babaannesinin köpeği) toprağı kazarken topraktan çıkarıp getirdi… Bu bir harita.” dedi. Ahmet hemen atladı ve haritaya göz gezdirdi. Ali ve Banu da hemen bakmaya başladı. Melike “Bence X bir hazine Y de bizim köy çünkü şuraya bakın 1 km ötede mezarlık var. “dedi. O sırada Ahmet uzaklara bakarak “Bence gitmeyelim.” dedi. Ali biraz alaycı olduğu için “Ne oldu korktun mu yoksa, ay kıyamam ben sana.” dedi ve Banu ” Ali alay etmesene! Ne kadar uzak baksana. Gitmek 10 gün sürer.” dedi. Melike “İtiraz istemiyorum. Yarın sabah erkenden yola çıkıyoruz.” dedi ve gitmeye başladı. Ertesi sabah Melike akşam buluştukları yere gitti ve beklemeye başladı. Bir süre sonra Ahmet’i gördü arkasında Banu ve Ali de vardı. Hepsi geliyordu. Melike mutluluktan havalara uçtu. Yola çıkmak için can atıyordu ve yanına konserveler, kurabiyeler, ve çokça peçete almıştı. Ahmet çadır kurmak için malzemeler, Banu soğuk olursa diye battaniye, Ahmet de hijyen için bir şeyler almıştı. Yola çıktılar. Öğlen vakitlerinde MUTLULUK DAĞI’na varmışlardı. Orada her birini en mutlu eden şeyleri görüyorlardı. Bir süre yürüdükten sonra karşılarına Mutluluk çıktı ve “Size bir görevim var.” dedi. Görevi ilk Melike yaptı. Mutluluğun görevi şuydu “Seni mutlu eden bir şey söyle. Eğer bunu söylerken mutlu olursan burada kalırsın.” Melike kendinden emin bir şekilde “Arkadaşlarımla oyun oynamak!” dedi ve kendini o güzel mutlu anıları hatırlamamaya çalışarak rahatladı. Sonunda görevi geçti. Sıra Ahmet’e geldi Ahmet hemen yaptı çünkü bir şeyi hatırlamamak isteyince rahat rahat hatırlamayabilirdi. Ali o kadar olmasa da rahat geçti. Banu o kadar zorlandı ki az daha kalıyordu ama kalmadı. Akşamı orada geçirdiler ve sabah erkenden yola çıktılar. O gün öğlen öbür dağa varmışlardı. Bu dağ ÖFKE DAĞI’ydı. Yürürken en öfke duydukları şeyleri görüp duyuyorlardı. O sırada karşılarına Öfke çıktı. Öfkenin görevi birbirlerine en nefret ettikleri sözcükleri söylemekti. Biraz zar zor yapmaya razı oldular ve söylediler. Söyleyince hepsinin üstünden bir yük kalktı. Hiçbiri de hiçbirine kızmadı ve Öfkeyi de geçtiler. Orada akşamı geçirip sabah yola çıktılar ama bu sefer üç gün yürüdüler ve sonunda HEYECAN DAĞI’na vardılar. Tabii ki bir süre sonra karşılarına Heyecan çıktı ama X’e gitme ve ne göreceklerinin merakı Meraka yetti. Orada uyuyup yine sabah erkenden çıktılar. üç gün daha başı boş yürüdüler ve sonunda son dağa vardılar. HIRS DAĞI’na yürüdüler ama karşılarına Hırs çıkmadı. Onlar da X’e gidip ne olduğuna baktılar. X’e vardıklarında şok oldular ve gidip yakından baktılar MUTLULUK, ÖFKE, MERAK ve HIRS karşılarında duruyor. Karşılarındakiler karşılarındakine birer hediye verdi ve bizim dört afacan kendilerini köylerinde ellerinde hediyeleriyle buldular. Hediyeleri açtılar ve çıkanları mutlulukla eve götürdüler. Aa, bu arada çıkanları merak edenler için söyleyeyim Melike’ye Mutluluğun içinde olduğu bir kar küresi, Ahmet’e bir tahta ama üstünde Öfke ve Ahmet’in bir resmi var, Ali’ye bir şaka tozu, Banu’ya bir vazo ama o dağların resmi var.

(Visited 53 times, 1 visits today)