Dilek Altını

Bir masal ülkesiydi burası. Her şeyin mümkün olduğu bir masal ülkesi… Mehmet kendi halinde meyve, sebze satan bir insandı. Her zamanki gibi sabah erkenden kalkıp bahçesinden meyveleri topladı ve sırtına yükleyip pazara doğru yola koyuldu. Pazara her zaman ilk gelen Mehmet olurdu ancak bu sefer farklı bir yüz ile karşılaşmıştı. Uzaktan kim olduğunu anlamaya çalıştı.

Yaklaştıkça tanıdık bir yüze benziyordu. En sonunda adam ile neredeyse burun buruna gelmişlerdi. Mehmet artık adamın kim olduğunu çözmüştü. Adam Mehmet’in kuzeniydi. Mehmet kuzeni Ahmet’i tanıdıktan sonra elindekileri bıraktı ve sarıldı.

Ahmet- Mehmet seni uzun zamandır görmemiştim nasılsın ?

Mehmet- iyim Ahmet sen ne oldu da buraya geldin ?

Ahmet- bizim köyde artık kimse kalmadı herkes büyük şehirlere göçtü bende buraya geldim.

Mehmet- Hoş geldin bir ara uğra benim evime oturur sohbet ederiz.

Ahmet- tamam görüşürüz.

Mehmet, Ahmet’in yanından ayrıldıktan sonra kendi tezgahına doğru gitti, meyve ve sebzeleri yerleştirdi ve müşteri beklemeye başladı. İlk 2 saat boyunca kimse gelmemişti. Mehmet , Ahmet’in bulunduğu bölgeye baktı ve gözlerine inanamadı. Ahmet çok yoğun bir şekilde iş yapıyordu.

Gün bitmişti artık siftahsız ilk günüydü bu Mehmet’in. Mehmet, Ahmet’in ilk günü olduğundan dolayı çok aldırış etmedi bu duruma. Günler böyle geçiyordu. Mehmet en son siftahını 7 gün önce yapmıştı ve bu durum artık canını sıkıyordu. Mehmet elini yumruk haline getirdi ve Ahmetin tezgahına doğru gidecekken müşteri elmanın kilosunun kaça olacağını söyledi Mehmet heyecanlı bir şekilde koştu ve şunları söyledi ‘sen ne kadar verirsen olur’. Adam bir poşet dolusu altını bıraktı ve gözden uzaklaştı. Mehmet adam parayı verirken Ahmet’in bölgesine doğru baktığından dolayı adamın bıraktığı altını yüzünü kendi tezgahının önüne çevirdiğinde görmüştü. Mehmet gözlerine inanamamıştı. Altınları alıp doğru eve gitti. Eve vardığında altınları güzelce temizledi. Mehmet altınları temizlerken yoruldu yüzden uyuya kalmıştı. kalktığında etraf zifiri karanlıktı.Yerinden kalktı ve ışıkları açtı. Altınlar hala önündeydi. Mehmet bunun bir rüya olduğunu düşünmüştü. Hemen gidip yerdeki altınları bir çuvala koydu. Ancak altınları çuvala koyarken bir şey dikkatini çekmişti. Üstünde bir harita kodu vardı. Mehmet hemen haritasından koordinatları girdi kordinatlar uzak diyarları gösteriyordu ancak tamda bulunuğu noktadaydı. Mehmet bu işte bir terslik olduğunu düşündü. kafasında bu soru işareti ile yatıp dinlendi. sabah kalktığında bunun ne demek olduğunu çözmüştü. Bulunduğu yerde bir gizli geçit vardı. Mehmet heyecanlı bir şekilde kuyu,maden gibi geçit niteliği taşıyan her yere baktı ancak hiçbir iz yoktu. Ardından bu işten bir şey olmayacağını anlayınca pazara döndü ve tezgahını kurdu. Mehmet tezgahını kurduktan 20 dakika sonra altınları bırakan adam yine geldi. Mehmet bu sefer adam konuşmadan hemen söze girdi  ve bu altınların anlamlarını sordu. Adam şu şekilde cevapladı ‘bu altınlar senin dilek haklarını temsil ediyor onları iyi kullan dilediğin dilekler sayesinde hayatın iyi yönde de evrilebilir kötü yönde de’. Adam daha sonrasında arkasına bakmadan gözden  uzaklaştı…

(Visited 18 times, 1 visits today)