Doğası Gereği

Kötü ve iyi göreceli kavramlardır, kişiden kişiye göre rahatlıkla da değişebilir. Peki spesifik bir veri olmadan iyilik ve kötülük neye karşın belirlenir?

Bana kalırsa insan doğası gereği kötüdür, çünkü bir şeyin iyisini ve de kötüsünü ayırt etmek için iki tarafı da görmeliyiz.Mesela Bireysel Psikoloji Ekolü’nün kurucusu Alfred Adler , insanın “doğal” kabul edilebilecek duygu ve davranışlarının çoğunun kötücül bir temele dayandığını iddia ederken, Arthur Schopenhauer ise “zevk için işkence edebilen bir canlının” iyi olamayacağını savunur.Yüzyıllardır, sırf fethetme ve yönetme isteğiyle bile başka topluluklar ile savaşa tutuşup sayısız soydaşını dünyadan koparan insanoğlunun kötülüğe, iyilikten daha yatkın olduğu açıktır. Adler’e göre iyi özellikleri ve duyguları ağır basan insan, Sevinç, acıma, cömertlik gibi, aynı zamanda toplumsallığa da yatkın olan insandır. Adler’in, insan psikolojisini derinlemesine incelediği eseri İnsanı Tanıma Sanatı’nda özellikle üzerinde durduğu kötücül özellik, pek çok iyiliksever maske ile kendini gizleyen kendini beğenmişlik duygusudur. Üstünlük duygusu da dediği bu eğilimin temel sebebi ise aslında, aşağılık duygusunun üstesinden gelmeye çalışmaktır. Adler, her türlü kişilik özelliğinin, 0-6 yaş arası dönemde, çocuğun çevresindeki dış etmenler ile oluştuğunu kesin bir dille ifade eder. Ancak bilim adamlarının günümüzdeki verilerine ve araştırmalarına göre, doğuştan gelen herhangi bir nitelik, insanı kötü veya iyi yapmaya yetmez. İnsan yaşamının özüne odaklıdırlar. Varoluşçu filozoflara göre; insan tüm niteliklerini ve kişiliklerini sonradan kazanır; kendisini, sadece ve sadece kendisi inşa eder. Hobbes’a göre insan, doğası gereği şiddete meyilli ve bencildir. İnsanlar, güçlü bir devletin olmadığı yerde “birbirlerini yok etmeye” ve birbirlerine hükmetmeye çalışırlar. Bu yüzden, doğa durumu aynı zamanda savaş durumuna dönüşür. Mensiyus’un öğretisinin temeli, insan yapısının doğuştan iyiliğidir. Ona göre her insan, dört temel duygu ile doğar: acıma, utanç duyma, saygı, doğru ve yanlış duygusu. Bir ahlak felsefecisi olan Smith’e göre, insan bencilliği  bir doğasal niteliktir bir doğa yasasıdır. Bireyci çıkarlar, bencil güdülenmeler ya da istekler, ekonomik-sosyal gerçekliğin dinamizmini oluşturan bu temel güdü içinde saklıdır. İnsanın çıkar güdüsü “ekonomik organizma”yı oluşturan ve sürdüren temel bir belirleyicidir, bir motordur, itici bir güçtür. Çünkü bu toplumsal düzende, her birey kendi çıkarını gözetirken “görünmeyen bir el” tarafından kendi dileğinin dışında, toplumsal yarara da hizmet etmiş olur. Böylelikle her birey kendi çıkarım en yüksek düzeye çıkarmak isterken, toplumdaki bütün bireylerin mutluluğunu da en yüksek düzeye çıkarmış olur. Bu oluşumun adı “çıkar uyumu” kavramıdır. “Çıkar uyumu”, bireysel çıkarlar ile toplumsal çıkarların uyumlu bir birliktelik oluşturması, anlamına gelir. Böylelikle hem insanın, hem toplumun, hem de ekonomik sürecin hemen hemen her alanında “doğal yasalara” uyulduğun- da, “çıkarların kovalaması” sürdükçe toplumsal ve ekonomik olarak “en yüksek” verim sağlandığı gibi, ulusal servet de artar; böylece ekonomik dağılım dengeli olarak açılım gücü kazanır.

Bütün bunları göz önüne aldığımızda belirli bir sonuç bulunamamıştır lakin bana ve bir çok kişiye göre de, insan doğası gereği kötüdür…

(Visited 66 times, 1 visits today)