Doyumsuz Biz

Dünya’da her şey belli bir neden doğrultusunda gerçekleşir ve bu neden de başka bir sonucu doğurur. Tam anlamıyla, domino etkisi olarak açıklayabiliriz. Peki, bu domino taşlarının devrilmesine ne neden oldu? Bu soruya yanıt vermeye çalışırsak cevabında “yaşamak” karşımıza çıkacaktır. Herkesin temel amacı bu dünyaya bir yerden tutulup toplumda belli bir yere sahip olmaktır. Bu temel ihtiyacı gerçekleştirirken beslenmemiz ve barınmamız gerekir. Bu temel ihtiyaçlara sahip olma fikri de rekabeti doğurur.

Gün içinde, aynı anda birden fazla duygu bizi ele geçirir. Bunlardan en güçlü olanı sahip olma, elde etme daha doğrusu kıskanmadır. Düşünmeye, hissetmeye sahip tek varlık insandır oysaki sahip olma duygusu doğanın temelinden beri vardır. Hayvanlar duyguları olmasa da içgüdüleri sayesinde bunu karşılar. Hiç kimse kendinden daha güçlü biri olsun istemez. Örneğin, aslanlar bile sürünün lideri olmak için diğerlerine saldırıp öldürüyor. Öyleyse, hayatta “tek olmak” için mi yaşıyoruz?

İnsanoğlu her zaman fazlasını ister ve her zaman fazlası vardır. Aç olan insan tok olmayı, tok olan insan daha çok yemeği arzular. Hiçbir zaman elimizdekilerle yetinmeyip içimizdeki hırsa yenik düşeriz. İçimden gelip bütün benliğimizi ele geçiren kışkırtıcı duygu ise dünya düzenini oluşturur. Bu duygu öyle bir güce sahiptir ki insanların köleleştirilmesine, hapse atılmasına, öldürülmesine neden olur. Günümüzdeki sınıf farklılıkları dahi bu yüzden ortaya çıkmıştır. Eğer herkes yiyeceği ekmekle yetinseydi, zengin ve fakir ayrımı neden oluşsundu ki? Ama hiçbir zaman yetmedi ve yetmeyecek. İşte tam da bu yüzden, tokluk da açlıktan daha az kışkırtıcı değildir.

Küçükken ayakkabı boyacılığı yapan bir çocuğun hayali eve gidince sobasını yakabilmektir, bıyıklı ciddi bir görünüme sahip bir milyoner açgözlünün hayali ise daha çok milyona sahip olmaktır. Dünya’da herkese yetebilecek kadar kaynak varken neden paylaşmak fikri aklımıza gelmiyor? Neden dünyada bir kısım açlıktan çocuklarını toprağa verirken bir kısım bolluk içinde yüzüyor? Çünkü insanlar üstünlük duygusunu çok seviyor bu sevgi öyle bir boyuttaki bu adaletsiz sisteme karşı çıkmıyor ama unutuyor ki bir gün ezen değil ezilen tarafta olabilir. Bir anda domino etkisinde tersine dönebilir ve işte o zaman geldiğinde keşke demek yerine iyi ki diyebilmeliyiz. İyi ki onlara kötü davranmamışım, iyi ki o çocuğun minicik ellerini ısıtmışım… Dünya’da 7.5 milyar insan bulunur bu da demektir ki birbirinin ayağını kaydırmayı bekleyen 7.5 milyar aç kurt. Bu adalet fikrini herkese yaymak mümkün olmayacaktır çünkü bazıları hiçbir zaman dominonun tersine dönebileceğine inanmaz. İşte bu yüzden, her ne kadar adaletsizliğin önüne geçmeye çalışsak da bu durum eline çikolata verip ardından çocuğu çikolata dükkanına götürüp onun bir şey istememesini beklemek kadar imkansız. Umarım bir gün her birbirimiz kontrolü ele almayı başarıp dünyadaki kardeşlerimiz için çabalarız. Keşke elimizde bir terazi olsaydı ve her doğan pastadan eşit bir dilim alsaydı.

(Visited 37 times, 1 visits today)