Gerçekçi Rüya

 

Yarı kapalı gözlerle buzdolabını açmamla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Buzdolabında yiyebileceğim tek bir şey bile yoktu. Halim meteorolojiye inanmayıp yazlık kıyafet giyen ama tüm gününü bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında geçiren insanlardan farksızdı. Kurt gibi açtım ve karnımdan gelen gürültüleri alt komşumuz bile duymuştur. Okulda kahvaltı yapabilecek zamanım var mı diye saate baktım. Antika saatin yelkovanı neyi gösteriyor akrep neyi gösteriyor anlayamadım. Gözlüğüm nerede olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Dün oturma odasında kitap okurken uyuya kalmıştım. Muhtemelen orada olmalıydı. Hızlı ama minik adımlarla mutfağın cam kapısını geçtim ve koridordaki ilk odaya girdim. Yerde neredeyse halıya bütünleşmiş olan yeşil çerçeveli yuvarlak şekilli ama kaşlara denk gelen kısmı düz olan gölüklerimi taktım. Yağlandığı için buğulu görünüyordu fakat bulanık görmekten ve objeleri ayırt edememekten daha iyiydi. Yere eğilip kalktığım için anlık gözlerim karardı ve kapıya çarptım. Birilerini uyandırmaktan korkmuyordum çünkü babam ben uyurken evden çıkmıştı, annem ise farklı bir şehirde şu anda öğrencilerine anlamadığım bir şeyler anlatıyordu.  Acı, gerçekten uyanmamı sağladı.

Mutfağa tekrar girip antika saate tekrar baktım. Saat tam sekizdi.

geç kalmak ile ilgili görsel sonucu

İçimden keşke hiç saat diye bir şey olmasaydı da ben de kurallara bağlı kalmadan istediğim zaman uyanıp istediğim zaman uyuyabilseydim. İstediğim zaman okula gidebilseydim ve yemek yiyebilseydim. Sonra düşündüm ki saat olmasaydı hiçbir şey planlı ve düzenli olamazdı. Ben bu düşüncelerin içinde kaybolmuşken ev telefonu çaldı. Ev telefonu benim için alarm işlevi görür. Hiç bitmesini istemediğim güzel rüyalarımı böler bu telefon sesi. Ben de her duyduğumda hışımla yataktan kalkar telefona yetişmeye çalışırım. Her sabah gözlerim karırken oturma odasını bulup telefona yetişmeye çalışırım. Telefonun sesi aynı tonla aynı sıkıcı melodisiyle çalmaya devam ediyordu. Hızlıca oturma odasına geri koştum. Telefonu açtım ve kendimi Matrix’de hissetim şimdi kodların içinde kaybolup gerçekliğe dönmeyi yani yatağıma dönmeye hayal ettim ama tabii ki de öyle olmadı. Babamın cana yakın ayık sesi duyuldu. “Günaydın benim canım kızım. Hadi hazırlan ve geç kalmadan okula git.” İşte o an başımdan aşağı soğuk suyun yavaş yavaş aktığını hissettim.

Bugün günlerden pazartesi ve bugün bilişim ve kimya sınavım vardı. Bu sınavlardan biri tam on beş dakika sonra başlayacaktı. İlk ne yapacağımı bilemedim. Odama gittim. Odamın içinde kendime özel tuvaletim vardı hemen gardırobumun sağında. Kapıyı açtığım gibi tuvalete girdim sonra musluğu açtım sabunu aldım ve elimi yüzü yıkadım. Havluyla silmeden gardırobumu açtım ve teker teker katlanmış okul formamı anlatılamayacak kadar hızlıca giydim. Çantama masanın üstündeki kitap ve defterleri tabiri caizse çuvala doldurur gibi tıktım. Çantamı sırtıma attım ve koşarak holden vestiyere ulaştım. Aynalı dolaptan mavi kışlık montumu ve beyaz kürke benzer-tabi ki de gerçek hayvan kürkü değil-başlığımı kafama geçirdim gibi harçlığımı ve anahtarımı cebime koydum.

Kapıyı açmamla asansörü çağırmam bir oldu diyebilirim. Asansör gelene kadar ayakkabımı zaten giymiştim. Işık hızında apartmandan çıktım ve yokuş aşağı kendimi bıraktım. Eksi üç derecede terliyordum çünkü arkamdan atlı kovalarmış gibi koşuyordum. Her taraf bembeyazdı. Kara değişik bir tutkum vardır. Kara bastımda çıkan ses görüntüsü , dokunulduğunda hissettirmeyen bir soğukluğu olsa da bunu her zaman göz ardı ederim. Maalesef bugün her zamanki gibi karın üstünde zıplayarak okula gidemeyecektim. Düşe kalka okula vardım. Bekçi ağabeye her zamanki gibi selamlayıp okula girecektim fakat demir kapılar kilitliydi. “Ağabeyimim sınava geciktim. İzin versen de bugünlük arka kapıdan geçeyim” dedim. Bekçi ağabey “Ahsen bugün okullar tatil sen niye geldin?” iki haftadır şarja konmamış telefonun hayatta kalmaya çalışması gibi hissediyordum. Tek kelimeyle hayattan soğumuştum. “Peki, bugün ne zaman tatil oldu?” diye sordum. “Kar tatili oldu ya Ahsencik. Dün milli eğitim bakanlığı açıklama yaptı: Bugün okullar tatil…” Her hafta içi sabah yedi buçuk civarlarında bu ev telefonu sesine lanetler okurum fakat bu sabah lanet okumak yerine sese şükrettim. Sanki kurulu bir oyuncak gibi yatağımdan kalktım ve telefona koştum. Babamın cana yakın ayık sesi duyuldu. “Günaydın benim canım kızım. Hadi hazırlan ve geç kalmadan okula git.” dedi. “babacım saat kaç?” dedi. Babamsa “Her zaman uyandığın saat: yedi buçuk kızım. Ne oldu? İyi misin?” . “Çok iyiyim babam hem de çok çok iyi…”dedim ve telefonu kapattım. Bol zamanım olmasının keyfini çıkararak hazırlanıp okula sekerek kar topu oynayarak gittim.

 

 

 

(Visited 85 times, 1 visits today)