GÖLGELER!

Kapıdan çıkmadan evvel oturduğu sandalyeye baktı. Kendisine çok benzeyen bir gölgenin orada uyuduğunu gördü. Daha sonrasında emin adımlarla dışarı çıktı. Arkasından sadece baktım. Odama gidip beyaz ışığı duvara tuttum. Daha sonrasında kendi gölgem “EÇRUB” ile konuştum. Zaten bir tek o beni anlıyordu. Onu kaybetmekten çok korkuyordum. Bir anda annem “Kızım gel. Ablan geldi.” Diye seslendi. Açıkçası ablamın gittiğini bile unutmuştum. Tekrar onun gölgesi bana seslendi. Ben ise duymam azlıktan gelmiştim. Annemin gölgesi bana hiçbir şey demiyordu. Fakat ablamınki?

Gün geçtikçe daha fazla gölge benle konuşmaya başlamıştı. Ya da babamın ideasına göre ben öyle düşünüyordum. Yine bir hafta içi okulda kalem kutumu, kalemlerimi, silgimi masaya çıkarmıştım. Okuldaki arkadaşlarım perdeyle oynuyordu. Güneş ışınları eşyalara gölge yapınca konuşmaya başlıyorlardı. “Merhaba! Adın ne?”  ben şaşkın bir şekilde kalem ve silgiye bakıyordum kalem kutum ise uyuyordu hem de nasıl horluyor nasıl. “Ooopişş, hoopiş…”  kafam allak bulak olmuştu. Perde tekrar kapandı gölgeler sustu. Kalem kutuda, kalemde ve silgide her hangi bir tepki yoktu. Eve geldiğimde…

Annem perdeyi açtı ve güneşin keskin ışığı gözüme geldi. Meğerse hepsi rüyaymış.  Peki, benim gölgem ve ablamın ki? Gerçekten bunu sorgulamalı mıydım? Yoksa hiçbir şey olamamış gibi devam mı etmeliydim? Tabiki meraklı biri olarak bunu sorgulamayı tercih ettim. Ve ablamı hep güneşli ışık alan yerlere götürdüm. Şuana kadar hiçbir tepkime vermedi. Ama kesin olmam gerekiyordu. Gölgem sandığım “Eçrub” ile konuşmaya çalıştım. O da bir tepki vermedi. Demek ki bunlarda rüyaymış veya halüsinasyon. Açıkçası Eçrub’u kaybettiğime üzüldüm ama böylesi daha iyi olacaktı.

(Visited 216 times, 1 visits today)