Hatırlanmayan Hüzün

Yeni uyanmıştım, artık  erken doğan güneş köpeğimi heyecanlandırmış olmalı ki bugün dışarıya çıkmak için ayrı bir hevesliydi. Ben de aldım kızımın tasmasını dışarıya çıkarttım onu. Dışarıda çocuklar karnelerini aldıkları için eğleniyordu bu durum ise sebebini hatırlayamasam da bana üzgün bir anımı çağrıştırıyordu.

Öğleden sonraya doğru güneş de üzgünlüğümün farkındaymış gibi gitti, yerini griliklere bıraktı… Akşama doğru uzun süredir görüşemediğim üniversiteden arkadaşlarım aradı yarın Atahan’ın doğum günü vesilesiyle buluşmayı planlıyorlardı, beni de davet etmek istemişlerdi ben ise daveti geri çevirmedim. Ata benim çocukluk arkadaşım, kardeşimdi, aileme bile anlatmadığım şeyleri onunla paylaşırdım o zamanlar. Sonrasında aynı liseye hatta aynı üniversiteye gittik, üniversiteden sonra o Fransa’ya yerleşmişti bu yüzden ister istemez aramız açılmıştı tıpkı yine üniversiteden arkadaşlarım Doğukanla, Berkayla ve Nisayla olduğu gibi. Fakat bu davetleri beni hala unutmadıklarının bir işaretiydi o yüzden uzun süredir görmediğim dostlarım için hazırlanmaya başladım.

Doğum günü için Berkaygilin evini uygun görmüşlerdi Ata’nın doğum günü için. Vardığımda beni Nisa ve Berkay karşıladı birbirimizi çok özlemiştik, diğerlerini beklemek üzere kapıya çıktık ve sohbet ettik. Doğum günü çocuğu ve Doğukan birkaç dakika sonra gelmişti, oturduk yemeğimizi yedik pastamızı kestik ama ben nedensiz bir şekilde iki gündür üzgündüm. Hani derler ya bir kırgınlık var üzerimde diye aynen öyleydim o sırada aynadan televizyonun ışığı yüzüme vurdu günlerden 10 Haziran Cumartesi saat dokuz sularıydı. Hatırlamıştım neden üzüldüğümü, hatırlamıştım onu, hatırlamıştım benim biricik öğretmenimi… Yüzümdeki gözyaşlarımı fark eden dostlarım sormaya başladılar neden üzüldüğümü. Ben de başladım içimi dökmeye, ilköğretim yıllarımdı henüz Batman’dan taşınmamıştık, o yıllarda ben ve arkadaşlarıma pek çok bilgi, birikim ve donanım katan bir hocamız vardı henüz  yeni gelmişti okulumuza yeni alışıyordu tüm zorluklara. Tam 23 yıl bir gün önce hain pusuda öldürdüler benim gencecik öğretmenimi oysaki o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi birçok imkansızlıklara rağmen Batman’da olması onun öğretme tutkusundan bir şey eksiltmemişti. Tüm bunları anlattıktan sonra güzel başlayan günlerini  mahvettiğim için özür dilemeye yeltendim ancak hepsinin gözyaşlarını silmekle meşgul olduklarını görünce vazgeçtim. Gecenin geri kalanı sessiz geçmişti herkesin içindeki buruk bir yara yüzünden. 

Eve vardığımda yatağıma uzandım ve kızmaya başladım kendime, hayatıma dokunan kişiyi nasıl unutabilirdim diye. Görmezden gelmek istedim bu dünyanın kötülüklerini. Ben görmezden gelmeye çalıştıkça gerilmeye başladım, gitgide terliyordum, gözlerimi sımsıkı kapatmıştım açtığımda her şey düzelir umuduyla. Öyle de olmuştu  sanki her şey düzelmiş gibi görünüyordu artık sanmıyordum bu dünyada insanların öldürüldüğünü, sanmıyordum hayvanlara işkence edildiğin de sanmıyordum. Ayrıca bu dünya  kötü, karamsar dünya gibi gri de değil, rengarenkti, insanlar şarkı  söylüyordu. Ben de karışıverdim aralarına çok mutluydum şu anda cennete miydim yoksa rüyada mı? Ayırt etmekte dahi zorlanıyordum artık böyle bir şeyin nasıl olduğunu sorgulamak bile istemiyordum derken gözlerimi açtım ve kaldığım yerden devam ettim acı dolu monoton hayatıma…

 

(Visited 25 times, 1 visits today)