Hayal mi, Gerçek mİ?

Kapının arkasında asılı duran bez çantamı alıp koluma astım, çıkmaya hazırdım ama her sabah olduğu gibi kediler için su ve kuru mama almayı unutmuştum. Ayakkabılıktaki adını bilmediğim aynalı masanın çekmecesinden aldığım kedi mamasını poşete doldurup ağzını bağlamadan çantama attım. Su almak için mutfağa gittiğimde ise olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Eğer annem ayakkabıyla içeri girdiğime görürse beni ayakkabılığa askı olarak asardı. Üst kattan annemin kalın tahta terliklerinin sesini duyduğumda o aşağı inmeden evden çıkmak için az vaktim kalmıştı. Kendimi filmlerdeki gizli göreve çıkmış ajanlar gibi hissediyordum, fısıltıyla annemin tahmini aşağı iniş süresi boyunca saydım 9,8,7… Ve galiba bu sefer ucuz atlattım, her ne kadar ben kapıyı kapatırken annem arkamdan sitemle bağırsa bile operasyon başarılı gitmişti.

Al işte! Yine mi? Bisikletimin zinciri attığı için yolda durmak zorunda kaldım. Yolun kenarındaki evsel atık konteynırına bisikletimi yaslayıp düzeltiyormuş gibi yaptım çünkü nasıl yapılır bilmiyordum ve etraftakilere rezil olmak istemedim. Üç blok ötede beni bekleyen arkadaşımı aramak yaklaşık bisiklet bozulduktan 20 dakika sonra aklıma gelmişti. Elimi telefonu almak için çantaya daldırdığımda kedi mamasının bütün çantama döküldüğünü fark ettim’ poşetin ağzını bağlamayan aklımı seveyim ben.’ Çantadaki mama ve su dışındaki diğer eşyaları çıkardım- yani sadece telefonu- çanta leş gibi kokmasına rağmen kedi mamasını kaldırıma döktükten sonra telefonu tekrar içine attım. Kafamı kaldırıp evsel atık konteynırlarının arkasından bakarken gözüme ilginç bir şey takılmıştı.”Lipton ice tea açma halkası getirene yarım litre hediye.” saçmalık, hiçbir bakkal açma halkası kabul etmiyor ki. Ama ilgimi çeken şey bu değildi, reklam afişlerinin hemen sol yanında kapışonlu üç genç duruyordu, normalde kapışonlu insanlar dikkatimi çok çekmez ama onların kapışonları siyahtı yani sıkıntı var demektir. İşte görev beni bekliyordu, içimden bir his onları takip etmemi söylüyordu bu ses sabah kahvaltısında sindiremediğim sucuklu yumurta da olabilirdi tabii. Ama unuttuğum bir şey vardı, bisikletim hala bozuktu ve hala tamir etmemiştim. Arkadaşım Ceyhun’u aradığımda sesi onu ektiğimi düşündüğünden biraz sinirli geliyordu ama ona her şeyi açıklayınca onu yanıma gelip yardım etmeye ikna ettim. Ceyhun bisikletimin zincirini yapar yapmaz gidonu elime aldım, ona alel acele teşekkür edip bisiklete atladım. Henüz ona aklımdaki gizli takip planını söylememiştim ve bana itiraz edeceğini bildiğim için planı söylemeyecektim de. Gözlerimle bisikletini göstererek ona binmesini söyledim. Yanımda açma halkası getirdiğimi bakkala gidip yarım litrelik ‘ice tea’ alacağımızı söyledim. Ceyhun’un saf olduğunu düşündüğüm için bu yalana kanacağını biliyordum, yazık çocuğun daha dünyadan haberi yok, bunun gerçek değil efsane olduğunu herkes bilir. Ceyhun’la ilgilenirken çocukları gözden kaçırmıştım. Hiçbir şey söylemeden bisikleti sürmeye başladım.

Yaklaşık beş bakkal falan geçtikten sonra Ceyhun ‘ice tea’ almayacağımız fark etmişti( nasıl olduysa artık) onu hayal kırıklığına uğratan tek kız ben değilimdir herhalde. Ceyhun sesli şekilde söylenirken ben pedalları hızlıca çevirmeye devam ediyordum. Sokağın sonuna gelmiştik ama burada fareleri kovalayan kedilerden başka bir şey bulamayınca hayal kırıklığına uğramıştım. Ceyhun nihayet susunca duvarın arkasından gelen insan sesleri duyuyordum. Aklımdan geçeni okumuş olmalı ki bana o her zamanki ‘sen delisin’ bakışını atıyordu.

İki naza gelemeyen Ceyhun kendini duvarın üzerinden atlarken buldu. Avv! Kaç kere dedim aşağı inince beni tut diye, neresini anlamadın? Etrafıma baktığımda ben de en az onun kadar şok olmuştum gördüklerimden, burası hayal edebildiklerimden bile öte bir yerdi. Ama daha şok edici şey ise sokak kedilerinin konuşuyor olmasıydı. Mantığım bunların hepsini sindirmekte zorlanıyordu ve Ceyhun’da aynı durumdaydı. Kedilerin hepsi bizi görür görmez oturdukları şık masadan kalkıp yanımıza geldi. ‘Biz de sizi bekliyorduk Tuğçe Hanım, lütfen rahatınıza bakın.’ derken bizi masaya sürükleyerek masanın başına oturtturdular. Bu olanların gerçek olup olmadığını anlamak için gözlerimi kapadım, gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift göz gördüm. ben ne olduğunu anlamaya çalışırken koşar adımlarla uzaklaştı. Evet, hatırladım. Onu tanıyorum.

(Visited 68 times, 1 visits today)