İçinde Kaybolduğumuz Bambaşka Bir Dünya

 

Bir dünya düşünün, gerçekten bir o kadar uzak ama tatmin edici. Bir dünya düşünün, sizi içine hapsedip her şeyinizi elinizden alan. Zamanınızı, paranızı, çocukluğunuzu ve daha birçok şeyi. Evet doğru tahmin, bahsettiğim şey sanal alemden başkası olamaz. Gelin hep beraber neden böyle olduğunu inceleyelim.

Teknoloji hayatımızın çok büyük bir kısmını kaplamadan önce (bu da neredeyse 30 yıl öncesine tekabül ediyor) insanlar arası etkileşim çok daha fazlaydı. 30 yıl her ne kadar az gibi gelse de şu an elimizde olan akıllı telefonlar o senelerde mevcut değildi. Fark ettiniz mi bilmiyorum, eskiden çocukların hepsi sokaklarda saklambaçtan tutun körebeye, körebeden tutun çelik çomağa kadar birçok oyunu keyifle oynuyordu. Erkekler genellikle bütün mahalledeki arkadaşlarını çağırıp futbol maçı yapar, kızlar ise ip atlardı. Yeni nesil çocukları için bu oyunlar sadece bir kelimeden ibaret.

Eskiden çocukların çoğu parklarda oynar, kendilerine oralarda arkadaşlar bulurlardı. Yalnız kalmak için değil, ortak şeyleri sevdikleri için kurdukları arkadaşlıklar günümüzdeki arkadaşlıklara hiç benzemiyor. Günümüzde, çocuklar anne ve babalarının telefonlarına yükledikleri onlarca oyundan -ki bazen kendi telefonları bile olabiliyor- kendilerine arkadaş bulmaya çalışıyorlar. Karşısındaki insanla sohbet etmesi tabii ki mümkün fakat daha birbirlerini görmeden, yakından tanımadan kurulan bir arkadaşlık ne kadar sağlam olabilir ki? Üstelik bahsettiğimiz yaş kitlesi fazla küçük olduğu için birbirleriyle sohbet etmeleri de bir hayli zor.

Sadece çocuklar değil, yetişkinler de teknolojiyi kullanırken fazlasıyla abartabiliyor. Bir çocuk aile bireylerinden ne görürse kendisi de onu uygular. Nasıl içindeki iyiliği bizler aşılıyorsak içindeki kötülüklere de bizler neden oluyoruz. Yalan söylemeyi de şiddete eğilimi de bizlerden öğreniyorlar. Günümüz ebeveynleri kolaya kaçıyorlar. Ağlayan bir çocuğu parka götürüp kendi başına sosyalleşip bir şeyler öğrenmesini sağlamak yerine ellerine tablet veriyorlar. Sonuçta iki türlü de çocuk ağlamasını kesecektir. Bazen bilgisayarlarımızı açıp satranç oynuyoruz. Karşımızdan oynayan kişi ise gerçekten bir o kadar uzak olan robotlar. Kendimizi yalnız hissetmememiz için yapılan bu oyunlar aslında bizleri yalnızlığın en derinliklerine çekiyor.

Günümüz insanı kendine arkadaş seçmeye çalışırken en ufak kusuru, pireyi deve yaparcasına büyütüyorlar. Bize sunulan mükemmel dünya da bunun en büyük nedeni. Çevremizdeki makineler öyle güzel bir sistemle donatılıyor ki kusura hiçbir şekilde yer vermiyorlar. Bu yüzden insanlar bu denli teknolojinin büyüsüne kapılıp yalnız kalıyorlar ve arkadaş bulma zahmetine girmiyorlar. Çünkü belirli bir para karşılığında ulaşabilecekleri eşsiz bir dünya var. Bizler azcık da olsa çocukluğumuzda teknolojinin tesiri altına kalmamaya çalıştık ama tam şu an çocuk, genç, yaşlı demeksizin herkes teknolojinin uçsuz bucaksız ve bir o kadar da karanlık dünyasının bir parçası olmaktan, kısacası yalnızlıktan kaçamıyorlar. Maalesef “Uzaklar yakın, yakınlar uzak oldu…”

Yararlanılan kaynaklar:
https://www.inploid.com/t/teknoloji-ile-sosyallesir-miyiz-yoksa-yalnizlasir-miyiz/2282/

(Visited 58 times, 1 visits today)