İnanışların İnsan Özgürlüğüne Etkisi

İnsanoğlu yaratılışından itibaren her zaman kendinden güçlü varlıklara, batıl inançlara ya da şans getirdiği söylenen inanışlara inanma eğilimindedir. Başına kötü bir şey geldiğinde kendi hatası olduğuna inanmak istemez her zaman, başka sebepler arar. Belki bir merdivenin altından geçmiştir, belki bir kara kedi görmüştür ama asla başına gelen şey kendi hatası değildir. Olsa olsa “bahtsızlık”tır o.

Peki bu inanışlar insanı özgürleştirir mi, yoksa köleleştirir mi? Aslında bir bakıma her ikisi de. İnsanlar günlük yaşantılarında “başlarına kötü bir şey getirecek” korkusuyla hareketlerini kısıtlarlar. Bazı inanç ve inanışlar çerçevesinde yaşanan en ufak şeyden tırsar, paranoya yaparlar. Kafalarından bin bir türlü kötü senaryo geçer bazen. Bu durum, insanın yaşam kalitesini düşürür. Kendi kendilerini inanılacak bir yanı olmayan, ipe sapa gelmez batıl inançların kölesi yaparlar. Bir yandan da üstlerinde yaşanacak olayların onlardan kaynaklanmıyor oluşunun rahatlığı vardır. Yaşanan olumsuz durumun sorumluluğunun altında ezilmemek özgürleştirir insanı. Biri merdivenden mi düştü? Asla yürürken önüne bakmadığı için değildir. Mutlaka babası cuma günü çarşafları değiştirmiştir.

İşin bir diğer tarafı da dinler ve ideolojiler. Hayatını yaşarken bir kitaba bağlı kalmak insanın yapmak isteyip de yapamadığı şeyler olmasına sebebiyet verir. Bir grup insanın görüşüne göre doğruluğu kanıtlanmamış bir dine inanmak (Ki doğruluğu kanıtlanmış din yoktur, dinin amacı zaten bir kanıta bağlı kalmaksızın gönülden inanmaktır.) kendi yaşam şartlarını kalitesizleştirip kendini köleleştirmekten farksızdır. Ama başka bir kesime göre ise dinler, insana ölümünden sonra iyi bir ahiret hayatını garanti ederek öteki dünyaya karşı olan korkuyu azaltır, insanın ruhen daha rahat ve daha özgür hissetmesine yol açar. İnsanlar kötü, ruhen daraldıkları anlarda dine sığınırlar. Bir de başına kötü ne gelse tanrıya bağlayan bir kesim var. Buram buram cehalet kokan bu güruh, din sayesinde fazla “özgürleşmiştir”. Yaradan affeder, sıkıntıyı verdiyse çözümünü de verir mantığıyla hatalarının sorumluluğundan kaçar. Oysa çoğu dinin işleyişine terstir bu.

İnançların insanları özgürleştireceğini ya da köleleştireceğini etkileyen bir diğer faktör ise kişinin o inanışla ilgili bilgi aldıktan sonra aldığı bilgiyle ne yaptığıdır. İnsanlar; duydukları şeye körü körüne inanır ve sorgulamaz, araştırmaz ise kaynağı belli olmayan bu inanışların toplumu köleleştirmesi kaçınılmaz sonumuzdur. Tam aksine bir kişi, sağdan soldan duyduğu şeye inanmadan önce o inanışı, insanların neden buna inanmayı seçtiğini araştırırsa; edindiği bilgiyi sentezlerse kişinin kendi dünya görüşü ve inançları oluşacaktır.

(Visited 60 times, 1 visits today)