İnsanlık ve İnsan

Diğer varlıklardan aklımız ve bilincimizle ayrılırız. Buna rağmen birbirimize en çok bizler zarar veririz. İnsanın farklı bir türü olmamasına rağmen, hepimiz aynı ve eşit olmamıza rağmen birbirimize sürekli çelme takarız.

Yüzyıllardır insanoğlu açlıkla, savaşla, hastalıkla, parasızlıkla, işsizlikle, bazı doğal afetlerle, küresel ısınmayla mücadele ederken aynı zamanda kendi içinde kıskançlık, kibir gibi kötü duygularla da mücadele etmiştir.

İnsanlar bencildir. Hatta belki de yeryüzündeki en bencil tür insan türüdür. İnsanlık ise merhamet, sevgi gibi güzel duygular üzerine kurulmuştur fakat biz ahmaklar zamanla insanlığı moda haline getirerek basitleştirmişizdir. Mevkimiz ya da durumumuz yükseldiğinde tanrılaşmayız ya da tanrıya daha yakın olamayız ne kadar insanlaşabilirsek, ne kadar sevebilirsek, ne kadar iyi davranışlar sergileyebilirsek o kadar tanrıya yaklaşırız.

İnsanlar çırkarları için yaşarlar. Çoğu durumda kendi çıkarlarını gözetirler. İnsanlar haysiyet basamaklarından düşerek başarı basamaklarını tırmanırlar -tırmandıklarını düşünürler-. Arkada bıraktıkları insanları ezerek, onlara yalanlar söyleyerek, onlar hakkında iftiralar atarak kişiliklerine zarar verirler.

El ele verilerek üstesinden gelinecek durumları zorlaştırır o bize uzatılan yardım elini hırsımız ve kötü emellerimiz nedeniyle geri iteriz. En üste tırmandığımızı düşünürken aslında en dipte olduğumuzu fark edemeyiz taa ki elimizde avcumuzda hiçbir şey kalmayana dek.

Sürekli kendimiz için çalışırız sürekli. Hiçbir şeyin değerini onu kaybetmeden anlayamayız. Egolarımız bizden başarılı insanların olmasını kabul edemez bu nedenle o kişiye zarar vermek uğruna fark etmeden kendimize bile zarar veririz. O kıskandığımız kişiye fiziksel, duygusal her türlü zararı vermeye çalışırız. Onun mutluluğundan mutlu olmak yerine sözlü, fiziksel ya da o tarz bir şiddete başvururuz. Bunun sonucunda ise zafer duygusu tüm bedenimizi kaplarken herkesin gözünde yerlere düşeriz.

Kin, bencillik, nefret, hırs gibi olumsuz duygular tüm yapılan hataların asıl sebebidir.

İnsanlar sabit fikirlidir; bir konu hakkındaki fikirleri kolay kolay değişmez, neye inanmak istiyorlarsa onun doğru olduğunu düşünürler ve yanılırlar. İnsanlık denilen o naif hissi; o sevgi, hoşgörü ve saflıkla kaplı geni yavaş yavaş değiştirerek şiddet, kıskançlık, kibir gibi korkunç duygularla doldurmuşlardır ve hatta normal olan kötülük yapmakmış gibi dünyaya enjekte etmişlerdir. İnsanlar kendilerini kötülüğe alıştırmışlardır.

Elbette hatasız kul olmaz fakat bazı insanlar yaptıkları hatanın farkına varsa da yapmaya devam ederler. Tüm bilinç ve zihinleriyle o hatayı yapmaya istikrarla devam ederler. İnsan beyni isterse bağımlı olduğu şeyi yapmayı dahi durdurabilir ya da en azından dizginleyebilir. Yani insan kötülüğe bağımlı bile olsa isterse, fark ederse tüm benliğiyle refah seviyesine ulaşabilir. İnançla kötülük yapmanın yanlışlığını öğrenebilir.

Her türlü kötülüğün kökü çıkarlardan gelir. Hani derler ya insan kendinde olmayana özenir, onu ister, onu kıskanır. Elindekilerle yetinmeyi bilmez çoğu insan. Sanırlar ki: Hak yiyerek, iftira atarak, aldatarak; kıskandıkları, özendikleri şeye sahip olabilecekler fakat durum çoğu zaman tam tersi olur o şeyle beraber ellerindeki her şeyi kaybederler.

Zevkler ve çıkarlar uğruna her şeyimizi kaybetmektense şimdiki içinde olduğumuz durumdan zevk almayı öğrenmeliyiz. Yoksa kavgalar bitmez, barış gelmez. Yalnızca kötülük kaplar dünyayı oysa sevgidir her kilidin anahtarı.

(Visited 42 times, 1 visits today)