Karanlık Güçlerin Köpeği Sadık

İhtiyar adam elleriyle anahtarı aradı. Çekmeceye uzandı ve anahtarı buldu.  Eline anahtarı aldı ve kapıya doğru yöneldi.  Köpeği Sadık’ı da yanına aldı. Kapının kenarındaki bastonunu da alarak kapıyı kapattı. Sadık çok yardımsever bir köpekti. İhtiyar adam onunla on bir yıl önce tanışmıştı.  O günden beri Sadık hiç bırakmadı ihtiyar adamı. İhtiyar adam, doğuştan görme engelliydi. Nasıl bir şeydi acaba görememek? Bir insan yaşamını nasıl devam ettirirdi? Görünmeyen bir dünyada kendine nasıl bir hayat kuracaktı peki? İhtiyar adam bunu sorun etmiyordu çünkü bu duruma alışmıştı. Kendi dünyasını yaratmıştı zihninde. Kendini aciz hissettiği, o karanlık dünyasında nasıl arkadaş bulacağı konusunda hep düşünürdü küçükken ama artık bu konuda sorun yaratmıyor, o kör hayatında yeni dünyalar yaratmaya çalışıyordu. Hayatta tutunduğu tek şey köpeği idi. Evde bile yardımcı olurdu Sadık. O yüzden de ismini Sadık koymuştu ihtiyar adam. Biraz daha yürüdükten sonra her zaman yaptıkları gibi bakkala girdiler. “İki koli yumurta ve köpek maması alabilir miyim?” diye sordu ihtiyar adam. Biraz daha bekledikten sonra yumurtaları ve köpek mamasını da alarak çıktılar. Bastonu yardımıyla yürümeye devam etti ihtiyar adam. Her sabah yaptıkları bu yürüyüş her ikisini de mutlu ederdi. Her zaman temiz hava almayı severlerdi. Yarım saat kadar yürümüş ve daha sonra eve dönmüşlerdi. Anahtarı cebinden çıkardı ve deliği bulmaya çalıştı ihtiyar adam. Bu konuda sorun yaşardı genelde ama “Fadik, senden bir şey  isteyebilir miyim?” diye sordu. Fadik ihtiyar adamın yanında yaşıyordu. İhtiyar adamın gözü görmediği için yanında kalmayı kabul etmiş ve yaklaşık yirmi senedir de yanında kalıyordu Fadik. Beş yıl önce kocasını kaybetmiş olan Fadik o günden sonra hayata farklı bir yönden bakmış ve hayatını da öyle devam ettiriyordu. Fadik çabucak salona doğru yöneldi. Ayak seslerini duyduğuna göre salona geliyor diye düşündü ihtiyar adam. Bedenini onun sesine doğru çevirdi. Fadik meraklı gözlerle cevap verdi ihtiyar adama, “Efendim Hasan Ağa ne oldu? Ne istiyorsun?” İhtiyar adamın hafif bir gülümseme oturdu yüzüne. “Yumurta ve köpek maması aldım. Ben ve Sadık’a yemek yaparsan çok seviniriz. Değil mi Sadık?” Sadık havlayarak onayladı. Sadık kendisini çok yorgun hissediyordu. Koltuktan kalkamadı bile fakat bunu ihtiyar adam anlamadı. Böylesi daha iyiydi belki .”Hemen hazırlıyorum.” Fadik’in ayak seslerinden uzaklaştığı belli oluyordu. İhtiyar adam da biraz yorgun hissediyordu kendisini. Koltuğa yayıldı. Çok geçmeden Fadik’in sesi duyuldu; “Yemeği hazırladım, size yardım edeyim de masaya oturalım.”  İhtiyar adam doğruldu. Fadik kolundan tuttu ve kalkmasına yardım etti. Önce koltuğun kenarında duran bastonunu aradı. Elleriyle dokunuyor ve hissetmeye çalışıyordu. Çok geçmeden buldu ve mutfağa doğru ilerledi. Masaya yöneldi ve oturdu. Fadik, ihtiyar adama her zaman yardım ederdi. O gün de öyle yaptı. Bir süre sonra Sadık’a da yemek vermesi gerektiğini hatırladı. Ayağa kalktı ve dolaptan mama kabını aldı. İçine biraz köpek maması koyduktan sonra dolabın kapağını kapattı ve salona yöneldi.  Salona adım attığı anda dona kaldı. Sadık yerde hareket etmeden yatıyordu. Bir anlık şoktan sonra Sadık’ın yanına koştu. Nefesini dinledi ve yokladı. Hiçbir hareket gelmeyince endişelendi. Veterinere götürmesi gerektiğini biliyordu ayağa kalktı. Aklına ihtiyar adam geldi. Kim bilir nasıl yıkılırdı bir duysa. Bunu düşünecek zamanı olmadığını biliyordu o yüzden hızlı davranmalıydı. Mutfağa koştu ve çantasını aldı ihtiyar adam Fadik’in koşuşturma sesini duyar gibi oldu ve sordu; “Fadik bu ne telaş?”  Fadik biraz bekledi. Söylemesi gerektiğini biliyordu ama üzülmesini istemiyordu. O yüzden aklına gelen ilk şeyi söyledi; “Evde çamaşır suyu eksikmiş onu hatırladım alıp geliyorum sen merak etme.” İhtiyar adam göremiyordu. Bu yüzden bir anlam çıkaramadı. Fadik’te hemen salondan Sadık’ın yerde yatan bedenini aldı ve evden çıktı. Bir taksi gördü ve çevirdi. Yaklaşık on dakika sonra veterinere geldi ve arabadan indi. Çok geçmeden Sadık’ı yoğun bakıma aldılar. Fadik beklemek istemiyordu. İhtiyar adamı evde bırakmak istememişti. Onu her şeyden habersiz bırakmak iyi hissettirmiyordu. Sadece tek istediği şey Sadık’ın iyileşmesiydi. Uzun zamandır orada bekleyen Fadik doktorun yanına gelmesiyle umutlandı. Doktora sordu; “Doktor Bey durumu nasıl?” Fadik bir cevap bekliyordu fakat Doktor Bey cevap vermiyor sanki çekiniyor gibiydi. “Onu kaybettik.” Doktorun ağzından çıkan bu kelimeyle Fadik yere yığıldı. Aklı almıyordu. Şimdi ne yapacaktı? İhtiyar adama ne diyecekti? Önce kendi sakinleşmeliydi. Sessizce kalktı. Hiçbir şey demeden oradan ayrıldı. Korkuyordu ama bu durumu söylemek zorundaydı ihtiyar adama. Eve gitti. Kapıyı açtı ve ihtiyar adam mutfakta mı diye kontrol etti. Oradaydı. Yavaş adımlarla yanına geldiğinde ihtiyar adam da geldiğini anlamıştı. Fadik biraz çekingen davrandı önce ama sonra bir anda çıkıverdi ağzından bu cümleler; “Sadık öldü.” İhtiyar adam önce anlamadı  ama sonra gözlerinden yavaş yavaş süzülen yaşlarla beraber kendisini  kaybetti; “Ne demek öldü?” artık tutunacağı hiçbir şey yoktu şu hayatta. Sadece yanında Sadık vardı ama ya şimdi şimdi ne olacaktı? Tekrardan tutunabilecek miydi hayata? Tekrar mutlu olabilecek miydi? Peki sabah kiminle yürüyüş yapacaktı? Kiminle gülecekti? Kiminle eğlenecekti? Küçükken eline tutuşturdukları o minik sevecen köpek olmayacak mıydı? Ya şimdi ne yapmalıydı? Hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam mı etmeliydi yoksa onun her günkü gülüşünün yasını mı tutmalıydı? Bu düşünceler beynini kurcalarken ihtiyar adam bir anda sustu. Hayatına devam etmesi gerektiğini biliyordu. Onun için bir başlangıçtı bu. Hayatının geri kalanını devam ettirebilmesi için. Başlangıçlar ona göre kötü değildi çünkü. Onun içi başlangıç, mutluluğa atılmış bir adımdı.

İki yıl geçmişti, ihtiyar adam kendi işlerini kendi yapıyordu. Mutlu muydu diye sorarsanız, evet. Mutluydu çünkü hayata olumlu bakıyordu. Bir gün Sadık’la buluşacağını biliyordu. En azından yukarıda. O akşam eve yorgun bir şekilde geldi. İlaçlarını uzun süredir ihmal etmişti ve şimdi canı yanıyordu. Göğsünde bir ağrı hissetti ve kötü olan ise bu ağrının artıyor olmasıydı. Bir yandan yardım istemeye çabalıyor bir yandan nefes almaya çalışıyordu. Etraf yavaş yavaş kararıyordu. Önünde bir yol gördü. Karanlıktı ama görebiliyordu ve bir de Sadık’ı görebiliyordu. O gülüyordu. Yavaşça elini uzattı Sadık’a. Sadık’ta elini uzatıyordu. İki yıldır o özlem duyduğu kokusunu içine çekti ihtiyar adam. El ele tutuştuklarında o sıcacık elleri özlediğini fark etti. O nokta başlangıç noktasıydı. O nokta mutluluk noktasıydı. O nokta gerçekler noktasıydı. Artık başka yere gittiğinin farkına vardı ihtiyar adam ve bundan mutlu oldu çünkü yanında Sadık vardı. Sadece Sadık. İşte o gün her ikisinin de kavuştuğu ve özlem giderdikleri gün ve birlikte olmaktan hayatları boyunca hiçbir zaman pişmanlık duymadılar çünkü onlar birbirine aitti. Onlar birbirine çözülmez bir düğüm olarak bağlanmışlardı ve ne olursa olsun hiçbir şey bu bağı koparamazdı.

 

ihtiyar adam ve köpeği ile ilgili görsel sonucu

(Visited 250 times, 1 visits today)