Kişilik Ortalaması

Evden aceleyle çıktım, toplantıya geç kalmak üzereydim. İş arkadaşlarım en yakın arkadaşlarım olmasına rağmen önemli bir toplantıya geç kalmak hoş karşılanmazdı. Hız sınırlarını hiçe sayarak da olsa ofise zamanında varmayı başardım, soluk soluğa masadaki yerime oturdum. Birbirimize merhaba bile demeden toplantıya başlamamızla bir şeylerin ters gittiğini sezmiştim. Yine de bozuntuya vermedim, şirketin finansal durumuyla ilgili yaptığım adımları ve bu adımlardan aldığım sonuçları anlatmaya başladım.

Şirketin finansal durumu son aylarda pek de iyi gitmiyordu. Üç ay önce bana, şirketin finansal danışmanına, sorulmadan yapılan harcamaları fark etmiştim. İlk işim ise bu harcamaların belgelerini alıp şirketimizin benle birlikte altı kişiden oluşan yönetim kuruluna göstermek olmuştu. Genel müdürümüz Mert, insan kaynaklarının başındaki Oya, pazarlamadan sorumlu Berk, üretimden sorumlu Cenk ve satış departmanından sorumlu Beste’den oluşuyordu yönetim kurulumuz. Birbirimizi liseden beri tanıyorduk ve şirketi kurma kararını da lisede oluşturmuştuk. Fakat  birlikte geçirdiğimiz zamanın bizi birbirimize ne kadar çok benzettiğini  bu finansal krizden önce anlayamamıştık.

Mert oldukça sert bir müdürdü. Yapılan yanlışları eleştirmekten kaçınmaz, kalp kırmamaya özen göstermezdi. Yine de yardımseverliğiyle hepimizin sevdiği biriydi. Oya ise adeta Mert’in tam tersiydi. Yufka yürekli, hoşsohbet bir kadındı. Berk ise ısrarcı ve her durumda iyimser biriydi. Cenk oldukça sorumluluk sahibi biri olsa da çok karamsardı ve yardımseverlikten uzaktı. Beste girişken kişiliği ve enerjikliğiyle kıpır kıpır biriydi. Bense bu yaşananlardan önce kendimi ileri görüşlü, sorumluluk sahibi ve realist biri olarak tanımlardım.

Her neyse ben harcamaları su yüzüne çıkarttığım kısma geri döneyim. Arkadaşlarımın hayretler içinde kalmasını beklediğimden onların bu olayı çok abarttığımı söylemeleri beni çılgına çevirmişti. Satışlarımız düşüktü ve çalışan sayımız fazlaydı. İflas etme ihtimalimiz yadsınabilir değildi. Sinirlenmiştim, onlar ne yaparsa yapsın ben bu işin peşini bırakmayacaktım.

İşte o günkü toplantıda her zamanki sakin ve sevimli Buse gibi görünsem de harcamaların arkasındaki esrarı çözmeye niyetliydim. Şirketi kurtarmak için yaptığım tüm çaresiz adımları tek tek anlattıktan sonra aniden konuşmayı kestim ve ”Bana söyleyecek bir şeyleri olan var mı?” diye sordum. Cenk attığım adımlarla alakalı bir şeyler geveliyordu ki sözünü kestim. Adımlarımla alakalı yorumlarınızı değil, bu krizin neden ve nasıl ortaya çıktığını anlatın bana dedim.

Oya ayağa kalktı ve sakince olanlardan niye onları sorumlu tuttuğumu sordu. Sakin ses tonu sinirime dokunmuştu, ”Neden mi sorumlu tutuyorum, sizce neden?” diye bağırdım. Şirketin iflasın eşiğinde olduğunu ve bu umarsızlığa devam ederlerse şirketi kurtaramayacağımızı da ekledim. Odadaki tansiyon yükseliyordu. Cenk sinirle kalktı ve bunların hepsinin benim suçum olduğunu, finansal işlerde tam bir beceriksiz olduğumu, harcamaları dikkatle kontrol etmediğimi söyledi. Bu kadarı canıma yetmişti, ona yaklaştım ve yakasına yapışıp ”Kendi kızın bile senden nefret ediyor, bence beni eleştirebilecek durumda değilsin.” dedim. Ben bunları derken Beste bizi ayırmaya çalışıyordu. Ne yazık ki Cenk’in bana savurduğu tokat Beste’ye geldi.

Beste’nin elmacık kemiği morarıyordu ama Cenk sakinleşmemişti. Onu belden aşağı vurmuştum ve bir tepkiyi hak etmiştim ama beni tutup itmesi işleri kolaylaştırmadı. Yüzümü masaya vurmamla kaşım yarıldı ve Mert beni  yerden kaldırıp oturtmaya çalışırken yüzüm kan içinde kaldı. Bir süre hiç kimse tek kelime bile etmedi, sadece Beste’nin yüzüne buz tuttu ve benim yaramı da Mert temizledi. Hepimiz sakinleşmiştik.

Aradan 15 dakika geçmeden Berke yerinden kalktı, adeta tüm vücudu titriyordu. Bana döndü ve sana haber vermediğim için çok üzgünüm, yaptığım affedilebilir bir şey değildi dedi. Anlamıyordum, Berk o kadar harcamayı nereye yapmış olabilirdi ki? Sakince ona o kadar harcamayı nereye yaptığını sordum. Daha çok titremeye başladı ve kızının tedavisi zor bulunan bir hastalığa yakalandığını, eşinin para kazanabilmek adına kumara başladığını ancak kazanmak yerine kaybettiğini anlattı. Diğerlerinin bu olaya ses çıkarmama nedenlerinin ise benim dışımda herkesin aylık olarak şirketin ortak hesabından para çektiğini de ekledi.

Donakalmıştım, gözlerimden yaş bile gelmiyordu. Birbirimizi desteklemekten çoktan vazgeçip şiddete başvuran insanlar olmuştuk. Birlikte en çok vakit geçirdiğim beş insan ne hale gelmişti ve en önemlisi ben ne biçim bir arkadaş olmuştum? Mert kadar sert, Cenk kadar öfkeli ve kibirli bir hale gelmemin yanı sıra Oya’nın yufka yüreğinden, Beste’nin enerjisinden ve Berk’in ısrarcılığından da nasibimi almıştım. Para işine gelince dolap çevirenler sadece onlar değildi. Paraya ihtiyacım olmamasının sebebi başka şirketlerle de çalışıyor. olmamdı. Çantamı alıp çıkmaya hazırlandım. Sonra masadaki beş kişiye baktım ve şu cümleyi hatırladım: ”Hepimiz beraber en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ortalamasıyız.” Haklıymışsın Jim Rohn.

(Visited 53 times, 1 visits today)