Küçük Ziyaretçi

Günlerden ne olduğunu bilmiyordu. Zaman kavramını kaybetmişti artık, her gün birbirinin tekrarı gibi geçiyordu. Önüne konan kahvaltıyla anlıyordu sabah olup günün başladığını. Karanlık odada geçen birbirinden farksız günleri ona hiçbir anlam ifade etmiyordu zaten. Hayattan aldığı zevki uzun süre önce kaybetmişti. Tatsız gelen yulaf lapasını kaşıklarken aklında 5 yıl önceki görüntüler oynuyordu. Artık sayamayacağı kadar çok gördüğü bu görüntüler beynine kazınmıştı ancak hala bir şeyler eksik gibi geliyordu.

 

Yaşlı kadın hala oğlunun ölümünün yarattığı sarsıntının üstesinden gelememişti, çalışma odasındaki resimlere bakıp her gün onunla sanki beraberlermiş gibi konuşuyordu. Oğlu ve ailesi 5 yıl önce kendi evlerinde çıkan bir yangında ölmüşlerdi. Geriye sağ bir tek kadının torunlarından biri kalmıştı. Yaşlı kadın tabii ki torununu seviyordu ve ona bakma görevini üstlenmişti ancak içten içe oğlunun değil de onun kurtulmuş olduğunu düşünüp sinirleniyordu. Bu duygudan ne kadar nefret etse de elinde değildi, tek oğlunu kaybetmişti sonuçta. Sağ kalan torunu da bu olaydan sonra travma geçirmişti ve yataktan çok nadir çıkıyordu. Açıkçası yaşlı kadın torununu sıklıkla ziyaret etmiyordu çünkü oğlundan geriye kalan tek şeye bakmaya dayanamıyordu. Evdeki yardımcılar ilgileniyorlardı çocukla.

 

Kapının açılma sesiyle derin düşüncelerinden çıktı çocuk. Her zamanki gibi hizmetçi kadın öğlen yemeğini bırakmaya gelmişti. Ancak bugün somurtkan yüzü diğer günlere kıyasla daha da gergin duruyordu. Yemeğin önüne konulmasını beklerken kadının cebinden bir kutu ilacın düştüğünü gördü. Tam soru soracaktı ki kadın ilaçları aceleyle cebine tıkıverdi. Çocuk yine yemeğiyle bakışırken odayı süpüren hizmetçi kadının arkasında bir siluet dikkatini çekti. Bu siluet yavaşça yaklaşarak daha da belirgin oldu ve yatağının köşesine oturdu. Derin bir şekilde gözlerini çocuğa dikmiş sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Ardından ayağa kalktı ve eliyle onu takip etmesini işaret etti. Çocuk bu durumu ne kadar tuhaf karşılasa da önündeki küçük çocuğu takip etme içgüdüsüne engel olamadı. Tam ayağa kalkıp peşinden gidecekti ki önünde beliren hizmetçi kadın tarafından tekrar yatağa oturtuldu. Hizmetçi kadın bıkmış bir sesle “Nereye gittiğini sanıyorsun, gezme saatin değil. Lütfen yataktan çıkma.” diyerek uzaklaştı. Yatağa hayal kırıklığıyla geri yatan çocuk tekrar baktığında önünde duran küçük ziyaretçisinden iz kalmadığını gördü. Hizmetçi kadın üzerine kapıyı kilitleyip gittiğinde çocuğun aklında tek bir şey vardı. Gelen küçük çocuk kimdi ve neden bu kadar tanıdık geliyordu?

 

Etrafa kaos hakimdi. İtfaiyeciler koşuştururken onlarca insan evin çevresini sarmış meraklı ve endişeli gözlerle olanları izliyorlardı. Bir süre sonra yanmış evde yaşayan birinin kalmadığı düşünülürken iki itfaiyeci kucaklarında 7-8 yaşlarında bir çocuk ile dışarı koştular. Duman solumaktan bayılmış olan küçük çocuk bir sedyeye yatırıldı ve tam o onda yüzü netleşti. Bu odasına gelen küçük ziyaretçiydi… Boğulurmuşçasına nefes almaya çalışarak uyanan çocuk sakinleştiğinde yattığı yerden doğruldu. Rüyasında gördüklerini hatırlamaya başladığında kafası karıştı. Odasına gelen çocuk geçmişte ki hali miydi? Mantıklı değildi bu. Ona ne göstermek istiyor olabilirdi?

 

Aklında bu düşünceler dolaşırken kapısının tekrar açıldığını fark etti. Akşam yemeği gelmiş olmalıydı. Yataktan doğrulurken hizmetçi kadın önüne yemeğini koydu. Çocuk ziyaretçisinin bir daha ne zaman görüneceğini düşünürken aşağı katlardan bir çığlık duyuldu. Elindeki her şeyi panikle bırakan hizmetçi kadın telaşla odayı terk etti. Kapıyı arkasından açık bırakıp gitmişti. Çocuk neler olduğunu anlamaya çalışırken kapının kenarından o tanıdık silueti gördü. Yine geldiği için heyecanlanarak o tarafa bakan çocuğa onu takip etmesini işaret etti. Çocuk kapının kilitli olmadığını ve odada onu durdurabilecek kimse olmadığını düşünüp anında ayağa kalktı. Bu ani hareketiyle başı döndü çünkü ne zamandır yataktan çıkmıyordu, ayrıca fiziksel durumu da pek iyi değildi. Dengesini sağladıktan sonra kapının eşiğinde duran küçük ziyaretçinin gittiğini fark etti. Çocuk hayal gücünün ona oyunlar oynadığını düşündü ve odaya geri dönmeye yeltendi. Ancak bu fırsatı bir daha elde edemeyebilirdi, dışarı çıkarsa belki onu tekrar görebilirdi. Sonuçta çocuğa inatla bir şey göstermek istiyordu.

 

Koridora adımını atan gergin çocuk aşağı kattan evhamlı sesler duyuyordu. Çalışanlardan birinin “ Hanımım!” diye bağırdığını duydu. Babaannesine bir şey mi olmuştu? Aşağı hızlıca indiğinde herkesin babaannesinin yerde yatan bedeninin başında toplandığını gördü. Tam yanlarına gidip ne olduğuna bakacaktı ki diğer koridorun ucunda küçük ziyaretçisini gördü. İçindeki merak ağır bastı ve o yöne doğru ilerlemeye başladı. Bu koridordan daha önce hiç geçmemişti, daha doğrusu bu evin çoğu yerine daha önce ayak basmamıştı. Küçük ziyaretçisi onu koridorun sonundaki bir odanın kapısına kadar getirdi ve yeniden gözden kayboldu. Çocuk odanın kapısını yavaşça açtığında çıkan gıcırtı sanki bütün evde yankılanmıştı. Onu duymuş olabileceklerinden endişelendi ancak muhtemelen herkes babaannesi ile ilgilenmekteydi. Odaya girmeden önce odayı gözleriyle taradı. Salon olduğunu düşündüğü oda altın yaldızlı mobilyalar ve çeşitli tablolarla doluydu. Ortada duran sehpanın üstündeki renkli çiçekler odaya güzel kokular yayıyordu. Çocuk odayı araştırmaya başladı, küçük ziyaretçisinin onu ısrarla buraya getirmesinin bir nedeni olmalıydı.

 

Bütün odayı dikkatlice incelerken çocuğun gözü bir tabloya takıldı. Tabloda ailesiyle olan bir resmi vardı, arka köşede ise dedesi bir çakmakla sigarasını yakarken çıkmıştı. Tablodaki çakmağı görünce kendini yeniden 5 yıl öncesinde buldu. Ancak bu sefer küçük halini sanki dışarıdan izliyordu. Karşısındaki küçük çocuk elindeki çakmakla perdelerden birini yakıyordu. Ailesi biraz ötede otururken derin bir konuşmaya dalmışlardı. Elindeki çakmak dedesinden babasına geçmiş bir aile yadigârıydı. Perdeler alev almaya başladığında koşarak odadan çıktı ve kapıyı arkasından kilitledi. Ailesi sonunda alevlerin kokusunu fark ettiklerinde odayı bir panik sardı. Herkes etrafına bakınırken küçük çocuğun orada olmadığını fark edip kapıya doğru koştular fakat kapının kilitlenmiş olduğunu gördüler. Küçük çocuk kapının dışında kahkahalar atarak onlara sesleniyordu. Ardından dumanlar yüzünden o da bayılıp yere serildi.

 

Bu gördüklerine inanmak istemiyordu, ailesini o öldürmüş olamazdı. Ancak o tabloyu görünce her şey çok daha netleşmişti ve o günü dün gibi hatırlıyordu. Ailesinin kapıyı açması için bağırışlarını ve ardından kesilen seslerini… Bu ona çok ağır gelmişti. Yüzünü yıkamak için banyoya doğru koştu. Aynada kendi yansımasına bakınca midesi bulandı ve ani bir nefretle aynadaki görüntüsünü yumruklamaya başladı. Elinden damlayan kanlar yerde gölet oluştururken o durmak bilmiyor aksine daha da hiddetleniyordu. Sonunda sakinleştiğinde cam parçaları ve kan kaplı zemine çöktü. Elindeki kanla duvara dönüp yazı yazmayı yeni öğrenmiş bir çocuğun yazısıyla “Salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım, affedin.” yazdı. Ardından en keskin cam parçalarından birini alıp hıncını narin bileklerinden çıkardı. Yıllardır bilinç altının derinliklerinde yaşayan bu gerçeğin ortaya çıkmasını kaldıramamıştı ve artık yaşamaya layık olmadığını düşünüyordu. Görüşü kararmadan önce son kez ailesinin gülümsemeleri geldi gözünün önüne. Onlar bunu hak etmemişlerdi…

(Visited 33 times, 1 visits today)