Masal Ülkesi

Bir masal ülkesiydi burası, her şeyin mümkün olduğu bir masal ülkesi… Bu ülkede büyücülere dört yılda bir kez kapılarını açan bir cennet bahçesi vardı. Bu bahçenin içinde canlıların ömrünü uzatan ve onlara iyi kader veren bir şelale varmış fakat bu şelalede yılda iki kişi yıkanabiliyormuş ve bu iki kişiden birinin kız, birinin ise erkek olması gerekiyormuş. Yıkanacak kişiye de bahçedeki ağaçlar karar veriyormuş. Seçim günü insanlar şanslı kişinin kim olduğunu beklerken Uzay adında sevdiği kadını kaybetmiş olan ve Çiçek adında çocuğu çok hasta olan bir kadın konuşuyorlarmış. Ağaçlar seçtikleri kişileri açıkladıklarında ikisinin de ağzı açık kalmış çünkü ağaçların seçtiği kişiler Uzay ve Çiçek’miş. Ağaçlar kökleriyle Uzay ve Çiçek’i şelaleye sokacakken bir adam Çiçek’in elbisesine tutunmuş ve onlarla birlikte şelaleye girmiş.

 

 

Şelaleye gireceklerini sanan Uzay, Çiçek ve yabancı, beklemedikleri bir ormana düşmüşler. Yolda ilerlerken karşılarına uzun, iki başlı bir canavar çıkmış. “Bakınca görünürsün, kaçınca silinirsin.” diyen canavar bir anda kaybolmuş. Neye uğradıklarını şaşıran üçlü yola devam etmeleri gerektiği için vakit kaybetmeden ilerlemeye devam etmiş fakat bir süre sonra yerden aynalar çıkmaya başlamış. İyice çıkan aynalar bir labirent oluşturmuş. Uzay hiç düşünmeden çantasındaki baltayı çıkarmış ve aynalardan oluşan labirentteki bütün aynaları teker teker kırmaya başlamış. Sonunda çıkışa ulaşan üçlü biraz dinlenmek için bir ağacın dibine oturmuşlar ve biraz sohbet etmişler. Yanlarına izinsiz gelen adamın şifacı olduğunu öğrendikleri sırada aynı canavar yine önlerinde belirmiş. “Meyvelerin şefi kimdir?” demiş ve tekrardan ortadan kaybolmuş. Üçlü soruları hiç düşünmeden yollarına devam etmiş. Daha fazla yol almaya başlayınca ağaçların türü de değişmeye başlamış. Armut ağaçları gelmiş, armut toplayıp yemişler; elma ağaçları gelmiş, elma toplayıp yemişler; şeftali ağaçları gelmiş, şeftali toplayıp yemişler fakat şeftalilerde farklı bir şey olduğunu bilmiyorlarmış. Şeftalileri yediklerinde içlerinden kurtlar çıkmaya başlamış. Birçok kurt olduğu için beraber çalışıp kurtları başlarından beraber atabilirlermiş. Çiçek hemen Uzay’ın yanına giderek yardım istemiş. Uzay ve Çiçek bir olup kurtları başlarından atmayı başarmışlar fakat şifacı hala kurtlarla debeleniyormuş. Uzay ve Çiçek’in yardımıyla şifacı da kurtulduktan sonra yollarına devam etmişler ve sonunda bir şelaleye ulaşmışlar. Şelalede nilüferlerle “1” yazıyormuş. Bunun anlamını hepsi bildiği için kimin şelaleye gireceğini tartışmaya başlamışlar.

 

 

Çiçek çocuğunun durumunu anlatmış, şifacı ise Çiçek’in kızının tedavisini bildiğini söylemiş. Uzay eski sevgilisini unutmuş Çiçek’ten hoşlandığı için tartışmaya girmemiş. Çiçek en sonda şifacının girmesini kabul etmiş. Yavaş yavaş ilerledikten sonra şelaleye giren şifacının ömrü uzamış ve kaderi iyileşmiş. Şelaleden çıktıktan sonra Çiçek’in kızını en iyi şekilde tedavi etmiş. Çiçek şifacıya minnettar kalmış. Şifacı evine gitmiş ve Uzay’la Çiçek evlenmiş.

(Visited 43 times, 1 visits today)