Monoton Hayatınızdan Kaçış Kapınız

Hepimiz bu dünyaya bir amaç için mi geldik? Yoksa hiçbirimizin bir amacı yok mu?  Hepimizin bir öyküsü vardır elbet ama kaçımızın hayatı öykülükten çıkıp şiire evrilmiştir ki? Hepimizin bir sevdiği var ama kaçımızın içi ona nehirlerin denize aktığı gibi akıyor? Hepimizin bir yüreği var ama kaçımızın yüreği bir bozuk saat? Hepimiz bir şekilde yaşıyoruz ama kaçımızın yaşantısı bohem?

İnsan doğar, büyür, okula gider, aşık olur, evlenir, çocuk yapar, torun torbaya karışır ve en sonunda da bir köşeye çekilip ölür. Bu gerçek yaşam mı yoksa sadece bir fanteziden mi ibaret? Şu dünyada her şey kolay da insan olmak zor. Ama ne olursa olsun şov devam etmeli. Hepimiz bir oyuncuyuz ve hayatlarımız da birer tiyatro oyunu. Figüranlar, Konuk oyuncular, başroller, yönetmenler, yapımcılar, yazarlar sürekli değişiyor, bir biz aynıyız. Yapımcılarımızın istediği hayatı yaşıyor, yazarların ve yönetmenlerin istedi şekilde şekilleniyoruz, sokakta gördüğümüz figüranlar hakkında bir bilgi sahibi olmasak da yorum yapıyoruz. Başroller ise en ilgi çekenleri, en yakın arkadaşlarımız hayatlarımızda başrol. Zaman zaman hayatımıza konuk oyuncular girse de çok uzun kaldıkları söylenemez. Peki, biz bu hayatın neresindeyiz? Aslında merkezinde. Herkes kendi hayatının merkezindedir. Yani öyle olmalı ama biz merkeze yönetmenler, yapımcıları ve yazarları oturtmaktan, onların istediklerini yapmaktan kendimize vakit ayırmayı bırakın kendimizi unutuyoruz. Yazın gideceğimiz o iki hafta bile sürmeyecek tatil için kalan elli hafta para biriktirmek neden?

İlk çağınız olan bebekliği bakıcınızın ya da annenizin kucağında geçirdikten sonra bir sonraki çağa yani okula adım atıyorsunuz. En başlarda severek gittiğiniz okul, bitmeye yakın size zulüm gelmeye başlıyor. Zar zor bitirdiğiniz okuldan sonra artık değişik stillerde saç sakal bırakıp bir de kız buluyorsunuz kendinize. Sonra askerlik geliyor, tuvalet temizleyip patates soyarak geçen askerlik süreci döndüğünde çeşitli kahramanlıklarla anlatılıyor. Bir iş ve eş bulunur askerden dönünce, bir de çocuk. Artık o saç sakal ya yoktur ya da ciddi bir kesimlidir. Alkol kullanımından çıkmış göbeği saklamak iyice zorlaşmaya başlar ve gözlerindeki o yaşama heyecanı yerini sadece günlerini bir an önce geçirme isteğine bırakmıştır. Atasözleri ve modern örnekler kullanmaya başlat konuşmalarında. Ve çocuklarının çocukları da oldu mu, artık bütün yaşam arzusu biter. Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiçbir şeysiz kalmıştır. Böylece onun sahnesi biter ve yerini devreder. Ama tabii ki böyle olmak zorunda değildir. Doğumundan ölümüne kadar büyük bir şevkle yaşayabilirsin. Yetmiş yaşında bile ağaç dikeceksin mesela. Ama çocuklarına torunlarına kalır diye değil, ölümden korktuğun halde umurunda olmadığı için.

 

Nasıl yaşayacağınızı siz seçin. Monoton mu,  bohem bir hayat mı istersiniz?  Nasıl hoşunuza giderse…

 

 

Bu yazıda: Özdemir Asaf, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Sait Faik Abasıyanık, Turgut Uyar ve Queen grubunun çeşitli şarkılarından alıntı yapılmıştır.

(Visited 94 times, 1 visits today)