OKULLAR BAŞARILI OLMAK İÇİN ZAMAN KAYBI MI?

Geleneksel eğitim sistemi ile ilgili çokça dile getirilen eleştirilerden bazıları çocukların yaratıcılığını sınırlaması, tek tipte birey yetiştirmeyi hedefliyor gibi görünmesi ve çok fazla zaman alması gibi konulardır.

Eğitim sistemine bu gözle bakıldığı takdirde eğitim kurumları sanki uzak durulması, fırsat varken bir an önce kurtulunması gereken merkezler gibi görünebilir. Bu görüşü desteklemek için genelde Bill Gates, Marc Zuckerberg ya da Steve Jobs gibi çok prestijli üniversiteleri birinci ya da ikinci sınıfta terk eden ama bu yolla da hayata akranlarından bir iki yıl erken başlayarak çok ünlü ve zengin olan sembolik karakterler gündeme getirilir.

Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Hayata erken atılmakta kazanılan bu birkaç yıl bu kadar önemliyse bu zengin, başarılı ve ünlü isimlerin belki onlardan daha zeki ve çalışkan yaşıtları, neden birkaç yıl içinde en az onlar kadar büyük başarılar kazanamadılar ve biz hala bu birkaç isim üzerinde duruyoruz?

Belki de şu tespiti yapmak yerinde olur: Önemli olan okula bakış açımızdır. Okullar bize zaman kaybettiren ve yeteneklerimizi sınırlayan yerler olmayabilir. Aradan sıyrılmış, doğru yerde ve doğru zamanda bulunabilmiş sınırlı sayıda başarılı insan bizim akademik dünya ile ilgili görüşlerimizi köklü biçimde değiştirmek için yeterli değildir. Unutulmamalıdır ki okullar çok köklü kurumlardır ve insanlık kültür mirasının bugün ulaştığı en güncel veriler üzerinde çalışmalarına devam etmektedir.

Batı dünyasının çokça üzerinde durduğu ancak bizde belki yeterince önem verilmeyen konulardan bir tanesi eğitimde motivasyon ve bununla bağlantılı çok önemli bir konu olan başarısız öğrenci kavramıdır. Başarısız öğrenci kavramını biraz açmak gerekiyor. Başarısız öğrenci ille de sınıf geçmek için yeterli notu alamamış öğrenci değildir. 100 üzerinden 100 alabilecek olan ama 90 alarak günü idare eden öğrenci de bu tanım dahilinde aslında başarısız öğrencidir. Çünkü potansiyelini verimli bir biçimde kullanmamıştır. Öğrenci eğer okula bakış açısından dolayı içinde bulunduğu ortamı zaman kaybettiren bir yer olarak görüyorsa son derece yüzeysel, bir o kadar da dikkat çekmeyen performansı ile uzun yıllar eğitim sisteminde fark edilmeden gayet güzel zaman geçirebilir. Çünkü çoğu zaman öğretmen ve idarecilerin dikkati ya sorun çıkaran ya da gerçekten başarısız öğrenciler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu dikkatin görece sınırlı bir miktarı da gerçekten çok başarılı, 100 tam puanlık öğrenciler üzerinde hissedilir. Peki aradaki sessiz çoğunluk ne durumdadır? Bu öğrenciler gerçekten akademik çalışmaya daha az zaman ayırarak daha verimli ve onları gerçek hayata hazırlayan şeylere mi odaklanmaktadır? Bu çok güçlü bir iddiadır ve ispatlanması için çok geniş kapsamlı, uzun yıllara yayılmış çalışmaların ve gözlemlerin yapılması gerekir.

Konuyla ilgili şöyle bir son değerlendirme yapılabilir: Okullar aslında öğrencileri gerçek hayata hazırlayan, belli konularda teorik ve pratik becerileri edinmelerini sağlayan değerli kurumlardır. Bu konuda, kurumun ya da eğitmenlerin yapması gereken sadece akademik dünyadaki gelişmeleri değil ekonomik, sosyolojik, teknolojik tüm alanlarda sürekli taramalar yaparak kıyaslamalar yoluyla en iyi uygulamaları okul ortamına getirmektir. Bu konu halledildikten sonra, okulun gerçekten fonksiyonel olduğuna ikna edilmiş öğrencilerin de yapması gereken okul kavramına bütünüyle güvenmek ve potansiyelinin elverdiği en üst düzeyde derslerde varlık göstermektir. Sadece boş zaman yaratmak için okulu ikinci plana atmak, dersleri ciddiye almamak kesin bir başarı getirecek akıllıca bir tercih değildir. Öyle olsaydı bütün iyi eğitimli bireyler okullarda çok fazla zaman harcadıkları için başarısız ve mutsuz; zamanları kendilerine kalan bütün eğitimsiz bireyler de çok başarılı, mutlu ve insanlığı bulunduğumuz noktaya taşıyan teknik beyinler olurdu. Hayır açıkça ifade etmemiz gerekiyor ki böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Ders çalışmaya zaman ayırmayı değersiz bulanlar sadece işin kolayına kaçan, günü kurtarma heveslisi bireylerdir. Geleceğe dair en büyük idealleri o günü çok yorulmadan atlatabilmekten ibarettir.

(Visited 59 times, 1 visits today)