Özgürlük Üstüne

     Newton’un birinci hareket yasasına göre bir cismin üzerine bir net kuvvet etki etmiyorsa cismin hızında herhangi bir değişim olmaz. Newton bu yasayı eylemsizlik olarak adlandırmış. Hayata baktığımızda da çoğu zaman eylemsizliğin memluğu oluruz. Neden mi? Bunun çok basit bir açıklaması var, o da kuvvet harcamayız da ondan. Bir şeye karşı çıkıp hoşnut olmadığımız bir duruma tepki verip tatsız geri dönütler almaktansa; başkalarından medet umar, durumumuzun vahimliğinden yakınır sonra da rahat mı rahat kabuğumuza çekilir, üzerine birde at gözlüğümüzü takıp doğrusunu bildiğimiz yanlışlara göz yumduk mu keyfimize diyecek yok(!)

   Peki bu eylemsizliğimiz söz konusu özgürlüğümüze dokunursa ne kadar kollarımız çiçek oturabiliriz. Daha doğrusu bu kabuğun inanmak istediğimiz kadar rahat olmadığına ne kadar süre daha göz ardı edebiliriz. Bahsettiğim tabii ki fiziksel bir hapis ya da kölelik değil( Bu maalesef yaşadığımız yüzyılda hâlâ olmadığı anlamına gelmiyor ve zamanında bizim için fedakarlıklarda bulunulmasaydı şu an o evrede olmayacağımızı kim bilebilir ki). Tamam belki istediğini yeme ve istediğini içme özgürlüğü de kölesi olduğumuz paranın bir getirisi ama o şimdilik başka günün konusu! Burada asıl ele almak istediğim konu düşünce özgürlüğü çünkü düşünce özgürlüğü olmadan bu saydıklarımın hiçbirini, iyi iyiye düşünün, yapabilir miydik? Bizim için seçilmiş yerlere gider, bizim için seçilen kıyafetleri giyer ve muhtemelen bizim için ‘uygun’ olan kelimeleri seçerek kendimizi ifade ederdik.Size kırıcı bir haberim var fakat sen, ben, tüm insanlar bunu da başardık. İtiraz etmeye çalışan biri bile olduğunda ‘huzuru bozmakla’ suçladık fakat ne yazık ki şikayetlerimiz bitmek bilmedi.

     Isaiah Berlin’in de Bryan Magee ile bir röportajında felsefesiz bir toplumun var olma durumunda sonunun ’ incelenmemiş dogmadan bir yatağa rahatça uzanmış olduğunu’ gördüğü gibi bu inanılmaz derece yerinde tespiti özgürlüğümüz, düşünce özgürlüğümüz kısıtlandığı zaman için de kullanmanın uygun olacağı gün gibi açıktır. Evet belki özgürce kendimiz adına karalar alıyor gibi görünüyor olabiliriz fakat işini yaptığı için işinden alınanların ve fikrini aile masasında bile beyan etmeye korkanların sizle aynı fikirde olmadığını temin edebilirim. Ben sizi bilmem ama be hürriyeti ve onun tehlikelerini, köleliğin sakinliğine tercih ederim.

   Yoktan var edilişimizin üzerinden bir asır bile geçemeden karlı bir tepede poşete oturtulup, ittirilip son hız ellerimiz havada kayıyoruz. Evet, sen özgürlüğün elinden alınmasınının ne demek olduğunu görmemişsin diyenler duymuyor değilim ama başkasının daha kötü bir durumda oluşu bizim durumumuzun kötülüğünü maalesef azaltmıyor. Muhtemelen bizden ‘daha kötü’ durumda olanlar da bir zamanlar aynı sözleri ağızlarına almışlardır.

Sen işte bu yüzden küçük adamsın. güce tapan, geleceğini düşünemeyen, kula köpeklik eden, içindeki öfkeyi ve kötülüğü dizginleyemeyen, sana rağmen yeşeren filizleri de var gücünle yok etmeye çalışan bir zavallısın*. Wilhelm Reich yok olmaya mahkum olduğunu söylüyor, umalım ki haklı çıksın.

*Dinle Küçük Adam

(Visited 23 times, 1 visits today)