Robotlar mı İnsana Benziyor, Biz mi Robotlara?

İfade hürriyetinden herkesin her gün tıpa tıp aynı giyindiği bir ortamda bahsedemeyiz. Son yıllarda okulların büyük bir kısmı çocukların içinde hayal gücü ateşini tutuşturmak ve onlara öğrenme sevgisini aşılamak yerine hepsini birbirine benzetmeye çalışıyor: geceleri erken yatıp sabahları erken kalkan, aynı şekilde stereotipiksel olarak ‘saygılı’ ve ‘kibar’ bulduğumuz tonlarla iletişim kuran, okul dışı aktivitelere vakit ayırıp ders notlarını mükemmel tutan ve giyinme üslubunu bilen çocuklar. Disiplini, asla bükülmemesi gereken düz bir çizgi sanıyoruz, ancak disiplin, karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü ve tolerans gibi bir çok davranıştan oluşan kocaman bir spektrum, ve biz bunu çoğu zaman ses tellerimiz kopana kadar bağırmak sanıyoruz. Saygıyı saygısızlıkla öğretemediğimiz gibi, disiplini de eşit olmayan karşılıksız kurallarla öğretemeyiz.

Üstelik, öğretmenlerimize ”Üniforma neden var?” diye ilk sorduğumuzda aldığımız cevap ”Öğrenciler disipli olsun, düzgün dursunlar, saygın olsunlar ve giydikleri kıyafetle gurur duysunlar diye”ye benzer bir şey olmuştur. Bunu başka öğretmenlere de sorduk ve aldığımız cevap çok benzer, hatta neredeyse aynı oldu. Bu da sistemin yarattığı aynı düşünme tarzının bir kanıtı. Ancak bu çok çelişkili bir konu ve bu argümana karşı bir çok görüş var. Ama üniforması olmayan okullarda, kıyafetle ilgili öğrencilerin kendi arasında neredeyse hiç bir zaman sorun yaşamadığı da su götürmez bir gerçek. Serbest kıyafetle okula geldiğimiz günler de de aynı konuyu işleyip, aynı kapasiteyle öğreniyoruz ve tam aksine o günlerde öğrenciler daha rahat hissediyorlar: çünkü onlara zorla istemedikleri kıyafetler giydirilmiyor ve kendi seçimlerini yapabiliyorlar.

Bu konuya karşı sunulan genel argüman, üniformanın zorbalığı ve diskriminasyonu ortadan kaldırdığı, durumu olmayan ailelerin yeni kıyafetlere tonlarca para dökmemeleri gerektiği ancak bu bahanelerin arkasında saklanmamalıyız: gerçek dünyadaki herşeyden koruduğumuz bu çocuklar büyüdüklerinde dünyanın aslında hiç hazır olmadıkları bir şey olduğunu görecekler ve o zaman bir öğretmene gidip, arkadaşlarının kıyafetleriyle dalga geçtiklerini söyleyip sorunu çözemeyecekler. Sorun çözücü değil, yaratıcı bir nesil yetiştiriyoruz. Bu mazaretleri kullanmak yerine sorunun dibine inmeli ve zorbalık ve benzeri davranışlar sergileyen öğrencileri cezalandırmalıyız, ancak bunun yerine kendilerini ifade etmek isteyen öğrencileri bütün okul hayatları boyunca (ve bu çok uzun bir süre) istemedikleri kılıklara sokuyoruz ve çoğu zaman bu kıyafetlerde rahat edemiyorlar.

Hayal gücünün en güçlü olduğu dönemlerde, çocukların doğal kapasitelerinin öldürüldüğü bir gerçek. Ama bu genç yaşlar, istediğini yapabildiğin ve daha hala çocuk olduğun için yargılanmayacağın belki de tek zaman ve biz bu doğal hakkı çocukların elinden zorla alıyoruz. İnternette çoğumuz çocuk hastanelerine yapılan ziyaretleri görmüşüzdür, oraya giden yetişkinler çocukları mutlu etmek için süper kahraman kostümleriyle giderler ve bu çocukları neşeli yapar çünkü çocuklar özgür varlıklar ve kendilerini ifade etmeyi seviyorlar, biz onların bu sevincini ve özgüvenlerini yok ediyoruz.

Sonuç olarak, üniformalar iyilikten çok kötülük yapıyor, gereksiz ve yararsız olmak dışında çocukların uçsuz bucaksız zihinlerine zararlılar. ”Katı ebeveyinler sinsi çocuklar yaratır.” bu durum için neredeyse mükemmel bir metafordur, çünkü ne kadar çocukları klişe rollere oturtmaya çalışsak da, onlar kendilerini ifade etmek için bir yol bulacaklar. 

(Visited 86 times, 1 visits today)