Sanat Soluyor

Yorucu bir haftadan sonra belki de hepimiz en keyif alarak yaptığı şey koltuklarımıza yayılıp bu ayki en fazla izlenen filmleri izlemek veya benim de çok sevdiğim bir eylem olan konser videolarını izlemek… Eğer yeni çıkan filmlerin ve müziklerin sıkı bir takipçisiyseniz fark edeceksiniz ki herkes yavaş yavaş aynılaşmaya başlıyor. Aynı melodiler, benzer replikler bir süre sonra insanı sıkıyor. Yapılan sanatın da kalitesi gözle görülür bir şekilde düşüyor.

Sanat, maddi kazanç gözetmeksizin insanın kalbini hoş edecek yapımlar ortaya koymaktır. Bu bir kitap olabilir, film olabilir ya da şarkı olabilir fakat özellikle son dört yıldır popüler olan şeylere baktığımız zaman birbirlerinin tekrarı olduğunu görürüz. Yeni tür şarkılarda ritimler aynı, sözler anlamsız, klipler ucuz ve basittir. Tabii kimseden Bohemian Rhapsody tadında bir şaheser beklemiyoruz, seyirciler olarak istediğimiz üzerinde daha çok kafa yorulup emek harcanmış şarkılar dinlemek. Durum filmlerde de çok farklı değil. Zaten pandemiden dolayı eve kapanmış bir durumdayken en iyi stres atma yöntemi olarak insanlar film izlemeyi görüyor. Haliyle artık sinema havası da soluyamıyoruz, belki de ne izlediğimizi pek umursamadan vakit geçirmek için farklı platformlardan filmler açıyoruz; vaktimiz yavaş yavaş ölüyor da farkında değiliz! Oyunculuktan çok artık oyuncuların ekrana uyup uymadığına bakılıyor, basit senaryoların eksikliklerini kapatmak için süslü kostümlerle gözümüzü boyamaya çalışıyorlar. İçimizden sanki “Bu filmi daha önce izlemiştim sanki.” diyoruz. Oysaki aynı konuyu daha bir hafta önce başka bir platformdaki dizide görmüşüz. Demem o ki, sanat hızla ölüyor ama kimse duymuyor yardım çığlıklarını. Her şeyi tükettiğimiz gibi sanatı da tüketip kenara atıyoruz. Yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, senaristler ve geriye kalan diğer film yapım ekibinde bulunan insanlar aklımızla dalga geçiyor ama hiçbirimizin haberi yok. Hayatımıza bir filmi en fazla iki saat alıp bir daha hiç yüzüne bakmıyoruz. Çünkü bize verdiği ne zevk var, ne de bir ana fikir…

Zaman akıyor dostlarım tıpkı filmlerde ve müziklerde de sanatın akıp gittiği gibi. Yakında tükenecek de kimsenin haberi yok. Yapımcıların cepleri, seyircinin de kafası şişiyor ama sadece kaybeden izleyici değil; en büyük kayıp bir zamanlar çok başarılı işlere imza atmış insanların artık ün ve para kaybetme korkusu yaşaması. Hangi birimiz geçirmedi ki içinden bu şarkıyı söyleyen sanatçı “Acaba ben ne yapıyorum?” diye kendine sormuş mudur diye veya filmi çekerken oyuncu hiç mi kendisini izlememiş diye. Hepimiz mutlaka durup bir düşünmüşümdür kısa bir anlığına olsa bile. Keşke kendilerine “sanatçı” diyenler de bizim kadar oturup bir düşünse. Belki o zaman sanat hala sanat olarak kalırdı. Sanat soluyor arkadaşlar! Ya sanatı sulayacağız ya kurutacağız.


 

(Visited 54 times, 1 visits today)