Sıradan Bir Tatil

 Özel bir tatil değildi. Son iki yıldır kışları ailem ile gittiğimiz tatil evine bir daha gidiyorduk. Bu yer Abant’ın yakınında Vonresort adında bir tatil köyüydü. Bu “köy” küçük iki katlı evlerle doluydu. Köyün ortasında kömür yakan bir bina vardı ve her yaklaştığında karı tane tane siyaha boyamaya çalışan kömürü görürdün. Ayrıca temiz dağ havasını da ağırlaştıran bir kokusu vardı. Bu köye üçüncü gelişimizdi. Özel bir şey değildi. Ancak bu sefer kömür kokusundan kaçmak için köyün ormana bakan, en uç kısmından bir ev ayarlamalarını istedik. Bu kısa ve sıradan tatil, bu basit isteğin yerine getirilmemesi ile başladı. 

 

 Annem hem babama hem de çalışanlara söyleniyordu. Yine kömürün dibinde bir oda vermişlerdi bize, ancak annem bunu duyunca arabaya binip Ankara’ya dönecek gibi oldu. Ben tatlı sözlerle annemi ikna ettim. Ancak kapının önündeki buzların kömürden grileşmiş olduğunu görünce ben de memnun olmadığımı fark ettim. En sonunda bize yeni bir oda bulacaklarına söze verdiler. Köyün ucundan, temiz havalı bir oda boşalana kadar biz bu karı grileşmiş evde bir gece geçirdik. Bu olayın gerginliğiyle ve yolun yorgunluğuyla bir süre odada dinlendik. En sonunda yemek yemeye indik. Yemek için köyün kenarında, ormanın hemen önündeki sıra sıra dizilmiş kulübelerden ilkine girmemiz gerekiyordu. Kapının önünde bir kedi yatıyordu, belli ki akşam yemeğinin kalanlarını toplamaya kararlıydı. Restoranda kendimiz tabağımızı dolduruyorduk ancak bundan önce masa seçmek istedik. Son iki senedir oturduğumuz masaya doğru ilerledik. Bu masa hem pencereden dışarıyı görebileceğimiz, çoğu zaman pencere tepesine kadar karla dolu oluyordu, hem de sıcak şömine ateşinin yakınında oturabileceğimiz konforlu bir yerdi. Şansımıza bomboştu. Ancak oturmaya kalktığımızda bir garson gelip bizi kaldırdı ve fark ettik ki masaların çoğu turizm grupları için ayrılmıştı. Biz de odanın ortasında, insanların sürekli etrafımızda yürüdüğü bir masaya oturduk. En azından yemek başarılıydı. Karnımız tok ve canımız biraz sıkkın bir şekilde eve döndük. Bundan önce biraz dışarıda dolaştık ama çok ilginç bir şey göremedik. Yarın sabah bizi yeni odamıza götğrdğler ve bu oda çok daha büyük ve ferhadı.

 

Bu yenilenmiş moral ile ormanda geziye gitmeye karar verdik. Annem çok söyleniyordu, yürümeyi pek sevmediğini bildiğim halde saatlerce yürüdük. Bu orman yürüyüşleri bu sıradan tatil köyünü sihirli kılan en eğlenceli aktivitelerden biriydi. Bazen bileğime bazen dizime kadar kar içinde bata çıka ormanda yürüdüm. En sonunda ağaçların seyrek olduğu bir alana çıktı yol. Burada biraz oturduk ve çikolata yedik, sonra ormandan geldiğimiz gibi geri döndük. Karda ve doğada yürümek her ne kadar büyüleyici olsa da her duyduğum sesi ve gördüğüm ayak izini ayrı bir vahşi hayvanla özleştirdim. Şansımıza canlı bir hayvan görmedik ama kocaman bir kafa tası bulduk. Neyin kafa tası olduğunu anlayamadık ancak bir sopanın ucuna kafatasını geçirdim ve patikanın yanına diktim. Acaba bunu görüp geri dönen kimse oldu mu? Bu maceradan sonra son günümüze geldik. Bu tatil sadece iki gece, üç gün sürdü. Son gün kahvaltıdan önce odamızda duran konserve ton balığından birini aldım. Restoranın önünde kedi yine bekliyordu. Bu konserveyi önüne koydum ve onaylayan miyavlardan sonra suratını kaldırmadan yemek yemeye başladı. Kahvaltıdan sonra, dışarıda ateş yakılan bir alanda kendi ateşimizi yakmaya çalıştık. En sonunda bir alev görmeyi başardık ve üstünde “marşmelov” ve çikolata eriterek bu köye veda ettik. Köyden ayrılsak da Ankara’ya dönmeden önce Abant gölünün etrafında bir tur attık. Göl tamamıyla donmuştu. Kar piknik alanlarını tamamiyle kaplamıştı ve piknik masalarının çatılarını dahi kontrolüne almıştı. Ankara’ya dönmeden önce son bir kez gölün kenarında oturduk ve sıcak çikolata içtik. Bu sıradan tatil aslında unutulmaz bir rüyaya dönmüştü.

 

 Bir tatilin özel ve akılda kalır olması için ne gerekli? Eminim ki bu sorunun cevabı kişiden kişiye çok değişir. “Benim için gittiğimiz yerin ve konforun önemi yok.” gibi bir cümle kursam yalan söylüyor olurdum. Konforlu ve temiz bir yerde olmayı severim. Aynı zamanda yemekleri güzelse fazladan bir mutluluk hissederim. Ama bir tatilin özel olması benim için bu sıradan anları babam ve annem ile yaşamak. Aynı evde yaşasak da birbirimiz çok az görüyoruz. Bir tatilde birlikte bir oyun oynadığımızda, hepimiz aynı masada oturduğumuzda, aynı odada oturduğumuzda ve birlikte güldüğümüzde aslında bu kadar normal anları ne kadar az yaşadığımı fark ediyorum. Yukarıdaki tatilde bu detayı dışarıda bıraktım. Çünkü bu tatil baan çok özel gelmişti. Ancak yukarıdaki gibi yazınca herhangi bir basit tatilden ibaretmiş gibi geliyor. Ailemle yaşadığım açıklaması zor bu küçük anlar bu tatile benim için özel kılan asıl şey.

(Visited 8 times, 1 visits today)