Son Karanlık Nefes

Bugün benim için önemli bir gündü. Bunca yıl sonra lise arkadaşlarımla buluşacaktım. Fransa’dan aldığım zümrüt yeşili elbisemi giyip, inci kolyemi ve küpelerimi taktım. Kardeşim Özgür’ün hediye ettiği beyaz ayakkabılarımı giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Bordo rujumu sürdükten sonra karşımda duran kendinden emin görünümlü güzel kadına baktım ve gülümsedim. Hazırdım.

Taksinin yolu uzatarak getirmesine rağmen iki saat sonunda Pera Palas’ın önündeydim. İstanbul trafiğini düşünürsek gayet normaldi.

Yemek salonuna inip görevliye adımı verdiğimde beni 10-12 kişinin oturduğu bir masaya yönlendirdi. Geç kalmıştım…

Herkesle selamlaştıktan sonra masada yerimi aldım. Karşımdaki suratlar hem çok tanıdık, hem de çok yabancıydı bana.
Sıla, tiyatrocu olmuştu, Ata ise eleştirmen. Sude bale eğitmeni olmuştu tıpkı hayallerindeki gibi, Pelin mimar, Ekin ve Ezgi doktor, Eren mühendis. Emir babasının işini devralmış, CEO olmuştu şirkette. Arda ise annesinin hayalini gerçekleştirip akademisyen. Aleyna anaokulu öğretmeni olmuştu, Yağmur ise magazin dergisinde bir yazar. Yani açıkçası, hepimiz güzel bir yerlere gelmiştik.

Ama birisi eksikti, çocukluk aşkım Barış. Masadakilerin ağzını yoklayınca en son Londra’da olduğunu öğrendim. Masadaki boş sandalyeye bakıp derin bir oh çektim ve sohbete geri döndüm.

Bir iki kadeh şarap ve eski günlerden bahsettiğimiz bir buçuk saat sonunda kapıda iki kişi belirdi. Lise hayatımın baş kahramanı platonik aşkım Barış ve yanındaki güzel kadın bizim masaya doğru yaklaşıyordu.

Masaya oturur oturmaz ortama ayak sağlayıp yine herkesi büyüledi Barış. Ancak yanındaki kadın, karısı Selen, yapmacık gülümsemesi, platin sarısı saçları ve cırtlak pembe elbisesiyle sinirimi bozuyordu. Barış gibi zeki, sempatik ve entelektüel bu adam, nasıl olmuştu da güzelliğinden başka hiçbir özelliği olmayan bu kadınla evlenmişti? Sonra öğrendim. Aşık falan değildi ona. Aile şirketlerinin iş ortağının kızıydı. Bu ortaklığın ilerlemesi için ailesi zorlamıştı onu. O da sakince kabullenmişti bu durumu.

Arada bir pot kırıyor, Barış’ı izlerken Selen’e yakalanıyordum. Buna rağmen benim için çok güzel bir geceydi. Arkada çalan klasik müzik kahkahalarımızdan duyulmuyordu. Sanki aradan bunca yıl geçmemiş gibi samimiydik.

Bir ara sigara içmek için balkona çıktım. Arkamdan Barış geldi. Hiç konuşmadan durduk öylece. Bir anda “Özür dilerim.” dedi, “Çok kırdım kalbini. Beni sevdiğini bilmeme rağmen, hatta benim de seni sevmeme rağmen sustum öylece.” Konuşamadım bir an. İçimde büyük bir hayal kırıklığı vardı. Her şey çok farklı olabilirdi ikimiz için de. Ama artık yapacak bir şey olmadığını düşünerek “Sorun değil.” dedim ve sarıldım ona. Ardından yıldızları izlemeye devam ettik. O sırada Selen dibimizde belirdi. “Aşkııım, nerede kaldın ama çok özlediiim.” Bir an için kusmak istedim. Bu sahte aşk sözleri kulağımı tırmalıyordu. Selen’e gülümsedim ve hep beraber masaya döndük.

Tatlılarımızı kaşıklarken bir anda ışıklar kapandı ve tanıdık bir erkek sesi duyuldu. Bu ses mırıltıya benzer bir inlemenin öksürükle karışımıydı. Ardından ses kesildi. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken jeneratörün devreye girmesiyle karşımda hiç beklemediğim bir manzara gördüm. Barış’ın kafası arkasına düşmüş, boğazı kızarmıştı. Selen o bayıldığım sesiyle “Aaaay aşkııım!” diye bağırmaya başladı. Ezgi gelip nabzını ölçtü ve hiç beklemediğim bir şey söyledi. “Ölmüş. Boğulmuş sanırım.”

Duyduklarıma inanamıyordum. Ve tek inanamayan ben de değildim, Selen bağırıyor, tüm herkes etrafımızda toplanıyordu.

Nasıl olmuştu da sevgi dolu kahkahalarımız bir anda bu korku dolu çığlıklara dönüşmüştü? Ben tam da yeni kavuşmuşken eski aşkıma, nasıl olmuştu da yine terk etmişti beni? Kim, nasıl bir yaratık isterdi bu güzel adamı öldürmeyi?

Polisler geldi, Barış’ın cesedi beyaz bir poşetle sarılıp incelenmek üzere Adli Tıp’a götürüldü. Polisler bizim masadakiler hariç herkesi evine yolladı. Sorgu burada olacaktı. Başkomiser herkesi toplayıp şunları söyledi: “Bu masada oturan birisi katil. Kimse bir yere ayrılmasın.”

Sorguya Sıla’dan başladılar. Ağlayarak döndü geri. Yakın arkadaştılar lisede, zavallı kız geçmişten bahsederken tutamamış kendini.

Ardından Ata’yı aldılar. Uzun bir sorgu olsa da rahat bir şekilde döndü. Hep beraber takılırlardı lisede. Sonra Ata Ezgi’ye aşıkken Ezgi’nin Barış’ı sevdiğini söylemesi gibi saçma bir sebepten arkadaşlıkları bozulmuştu. Ama buna rağmen bu gece hiçbir soğukluk yoktu aralarında. Bu aşk mevzularına girdiği için uzadığını söylüyordu sorgunun.

Sude ve Pelin biraz keyifsiz geri döndü, Ekin ise çok umursamıyormuş gibi. Üçü de çok samimi değildi Barışla.
Eren çok sarsılmıştı. Babasını kaybedip ağır bir depresyona girdiğinde bu durumdan onu Barış kurtarmıştı. Onun için anlamı büyük olmalıydı.

Emir’in sorgusu diğerlerine göre uzun sürdü. Bir ara beraber bir ticaret işine atılıp başarısız olduklarını öğrenmiştim bugün.
Galiba bu ortaklığın arkasında bir şey olmasından şüpheleniyordu polisler.

Arda, Aleyna ve Yağmur’un sorgusu kısa geçmişti. Arda ve Aleyna sarsılmış, Yağmur ise bu olaydan çok bilinmeyen magazin dergisine bir şeyler çıkarma umuduyla herkesi küçük bir sorguya daha çekmeye çalışıyor, bu sırada küçük notlar alıyordu hep yanında taşıdığı not defterine. Minik el yazısından çoğunu okuyamasam da büyük harflerle yazılıp altı bir iki çizgiyle çizilmiş şu kelimeleri okuyabiliyordum: SON KARANLIK NEFES.

Ardından beni aldılar. Her şeyi anlattım onlara hiç düşünmeden. Eskiden onu ne kadar sevdiğimi, onun bugün söylediği o şok edici sözleri, Selen’in onunla gerçek bir evliliği olmadığını, bugün kırdığım potları. Ancak başkomiser şunu söylediğinde uzunca bir düşündüm. “Kızdınız mı ona?” Evet kızgındım, çok kızgındım. Her şey çok güzel olabilirdi çünkü. Ama olmadı. Eğer o beni sevdiğini söyleseydi, aşk ilişkilerini hayatımdan çıkarıp kendimi işime adamazdım. İşimde adımı dünyaya duyurmuş ve çok para kazanmıştım evet. Ama benim istediğim para değildi ki, mutluluktu. Ya da o evlenmezdi sevmediği bir kadınla, ailesinin istediği hayatı değil, kendi istediği hayatı yaşardı. Hiç sansürlemeden anlattım bunları, gözlerim dolunca beni geri masaya gönderdiler.

En son da sinir bozucu bir şekilde ağlamaya devam eden Selen’i aldılar. Ve elinde kelepçelerle karakola götürdüler. Sonra da bizi evlerimizde bıraktılar.
Durumu iki saat kadar sonra Yağmur’un magazin sayfasından öğrendim.

Son Karanlık Nefes
Ünlü iş adamı Barış K. bugün akşam 12 sularında Pera Palas’ta karısı tarafından öldürüldü. Karısı Selen K.’nin önce Barış K.’nin çocukluk aşkı Y.T.’ye iftira attı ancak açık verince suçunu itiraf etti. Barış K.’yi Y.T. ile balkonda görünce sinirlenip elektriklerin kesilmesiyle bir anlık kararla Barış K.’yi öldüren Selen K.’nin ifadesinde şunları söylediği biliniyor: “Barış ile evliliğimiz sadece iş içindi, ancak onu seviyordum. Balkonda bir kadına eskiden ona aşık olduğunu itiraf ederken yakaladım onu. Beni sevmemesine dayanamıyordum artık. O kadına baktığı gibi hiç bakmamıştı bana, o kadınla konuştuğu ses tonunu bir kere bile duymamıştım ağzından. Bir anlık kararla öldürdüm onu. Hem de boğarak. Boğdum çünkü canı acısın istedim. Benim her gün hissettiğini hissetsin istedim.”

Bir kaç saat önce neredeyse iğrendiğim bu kadın, nasıl olmuştu da o yapmacık maskesini düşürmüştü? Ne çok sevmiş meğer onu, ne çok yanmış canı. Çok iyi anlıyordum onu, çünkü sevdiğin biri tarafından sevilmemenin ne kadar zor olduğunu çok acı tecrübe etmiştim.

Fakat artık bunları düşünmenin anlamı yoktu. Yatağıma uzanıp dün başladığım şiir kitabımı okumaya başladım. Yine ne güzel yazmıştı Nazım:

”Kalbimde maziden bugün izler var
Her siyah saatım bu izle erir
Ruhumu geçmişin hicranı sarar
Doğanlar ölür ölen dirilir

Anladım hayatmış mazinin adı
Yıllara karışan her şey ses verir
Hasretle doludur geçmişin yadı
Mazinin elemi bile tatlıdır.”

(Visited 138 times, 1 visits today)