Trevor’un Zorlu Hayatı

Trevor bir zamanlar ailesi ile birlikte Amerika’nın tenha bir yerinde yıkık dökük bir evde yaşıyordu. Babası bir alkolik olup durmadan annesi ile tartışıyordu fakat annesinin gidecek başka bir yeri olmadığı için katlanmak zorunda kalırdı. Trevor 18’ine girdiği zaman üniversite okumak istiyordu onun için planlar yapıyordu fakat 18 yaşına girdiğinde babası ona “Bu evde kalmak istiyorsan çalışıp para getirmen lazım getirmezsen evden gidersin.” dedi. Bu olay Trevor’u çok üzmüştü fakat yapabileceği başka bir şey yoktu, çalışmaya başlaması lazımdı. Birkaç gün sadece iş aradı ilk başlarda bir pizzacıda çalışmaya başladı fakat hem mutlu değildi hem de kazandığı para babasını tatmin etmiyordu. Bu yüzden başka bir iş aramaya başladı sonra aklına arkadaşının babasının şirketi geldi. Arkadaşının babası bir taşımacılık şirketi işletiyordu. Onun yanında çalışmaya başladı. Yaptığı iş yorucuydu ama kazandığı para eskiden birazda olsa daha iyiydi. Kazandığından babasına vermek için babasının yanına gittiğinde babası elindeki bütün paraları istedi. Trevor hiçbir şey diyemedi ve paraları babasına verdi. Her gün sabah erkenden işe gidiyor akşama kadar çalışıyordu ve getirdiği paranın hepsini babasına veriyordu, kendi ihtiyaçlarına hiç para ayıramıyordu. Bunu düşündükçe sinirleniyor fakat hiçbir şey diyemiyor, hiçbir şey yapamıyordu.

Bir gün yine bir müşterinin evini taşırken ev sahibi Trevor’a elindeki kolileri bıraktıktan sonra onu takip etmesini söyledi. Trevor elindeki kolileri kamyona bıraktı ve ev sahibinin yanına gitti. Ev sahibi Trevor’a tavan arası götürüp oradaki birkaç koliyi eliyle işaret ederek “Bunları da taşı geri kalanları çöpe atabilirsin.” dedi. Trevor ev sahibinin işaret ettiği kolileri de kamyona götürdükten sonra kalanları çöpe atmak için tekrardan tavan arasına çıktı. Tam orada kalanları çöpe atmaya götürürken yere bir kutu düşürdü. İçinde ne olduğunu çok merak ediyordu fakat açmak da istemiyordu. En sonunda kendine engel olamadı ve kutuyu açtı. İçinden eski, altına benzeyen paslı bir şey çıktı. Trevor bunun ne olduğunu anlayamamıştı bulduğu altına benzer parçayı tekrardan kutuya koyup ev sahibine götürdü. Ev sahibine çöpe atılacaklar arasında bunu bulduğunu içindekinin değerli olabileceğini söyledi. Ev sahibi kutuyu eline alıp açtı ardından altına benzer parçayı eline aldı ve baktı sonra Trevor’a dönüp “Haklısın belki değerli olabilir, bu parça bende kalsın ne olduğunu öğreneyim.” dedi. Trevor başını salladı ve geri kalan eşyaları çöpe atıp işine devam etti. Akşam eve geldiğinde babası eski televizyonlarının önüne oturmuş televizyon izliyordu. Trevor’ın gözüne bir şey çarptı. Babasının kolunda altın bir saat vardı. Babasına bunu nasıl aldığını sordu, babası Trevor’a onun getirdiği paralarla aldığını söyledi ve televizyonunu izlemeye devam etti. Trevor çok sinirlendi neredeyse konuşacaktı fakat aklına annesi geldi. Eğer bu evden giderse annesini burada yalnız bırakacaktı. Babası konuşacağını fark edip “Bir şey mi demek istiyorsun?” dedi Trevor’e. Trevor başını hayır anlamında salladı ve odasına doğru gitti. Birkaç gün sonra patronu Trevor’i arayıp ofise gelmesini istedi. Trevor patronu böyle deyince tedirgin oldu. Ofise gidene kadar aklına türlü türlü şeyler geldi fakat ofise vardığında patronunun önünde oturan kişi geçen günlerde evini taşırken bulduğu kutuyu verdiği ev sahibiydi. Ev sahibi ona verdiği altına benzer parçanın çok değerli olduğunu çok fazla para ettiğini söyledi ve bu parçayı ona verdiği için Trevor’a ödül olarak bir miktar para verdi. Bu bir miktar para ev sahibi için bir miktar fakat Trevor için çok büyük bir paraydı. Bu parayla ev ve araba alabiliyordu. Ofisten çıktıktan sonra işe gitti fakat aklında hep alabileceği şeyler vardı. Akşama kadar alabileceği şeylerin hayalini kurdu. Eve geldiğinde yemeğini yedi ve odasına çıktı babasına kazandığı paradan bahsetmemişti. Bir süre sonra aşağıdan bağrışma sesleri geldi.

Trevor ne olduğunu merak ediyordu. Trevor alt kata inerken babası işi bıraktığını söyledi ve annesini göstererek “Artık sen de çalışıp para getireceksin, kaç senedir evde oturuyorsun!” dedi. Annesi ağlamaya başladı. Trevor bunları görünce sinirlendi annesini alıp mutfağa götürdü ve ona birazcık daha beklemesini onları buradan kurtaracağını söyledi. Annesi bunları onu teselli etmek için söylediğini düşündü ve oğluna teşekkür etti. Ertesi gün Trevor erkenden evden çıktı ve uygun fiyatlı bir ev ardından da bir araba aldı. Arabasına binip annesini almak için eve geri geldi ve kornaya bastı. Evden önce annesi ardından babası çıktı. Babası şaşkın şaşkın arabaya bakıyordu. Trevor annesini arabaya bindirip kendisi de binecekken babası “Nere gidiyorsunuz?” diye sordu. Trevor “Kendi evime.” dedi. Evin kendisinin olduğunu vurgulamıştı ardından arabaya binip kendi evine doğru yola koyuldu. Eve vardıklarında annesi gülümsüyordu. Trevor onu uzun bir zamandır gülümserken görmemişti. Aradan birkaç gün geçtikten sonra babası Trevor’a onu yanlış anladığını aslında onları çok sevdiğiyle ilgili mesajlar atmaya başlamıştı fakat Trevor bu mesajları görmezden geliyordu. Babası artık anlamıştı bir şeyin kıymeti o şeyin yokluğunun çokluğu ile artar. Ne azsa o kıymetlidir ne uzaksa onu arar insan fakat babası için değerli olan şey ailesi değil sadece parasıydı.

(Visited 149 times, 1 visits today)