Umut

Güzel bir güne uyanmıştım. Saat yediyi geçiyordu. Okulun başlamasına daha zaman olduğu için kahvaltıyı kendim hazırlamayı düşündüm. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra okul kıyafetlerimi giydim. Annemler hala uyanmamıştı. Onları da uyandırdıktan sonra arabaya binip okula gittim. Arkadaşlarım çoktan okula varmış kendi aralarında konuşuyorlardı. Konuya ben de dahil olmak için ne konuştuklarını sordum. “Issız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu?” diye sordular bana. Hiç düşünmeden “Biraz yiyecek içecek, kıyafet ve ateş yakmak için eşya alırdım.” dedim. İçeriye öğretmenimizin girmesiyle konuşmamıza ara vermek zorunda kaldık.

Okul bittikten sonra arkadaşlarımla yemek yemek için güzel ve şık bir restorana gittik. Arkadaşlarım hala aynı soru üstünde düşünüyor, kimin cevabı daha mantıklı diye tartışıyorlardı. Yemeklerimiz geldi ve afiyetle yedik.  Eve gidip ödevlerimi yaptıktan sonra hemen uyudum. Uyandığımda yatağımda değildim. Sonu görünmeyen bir okyanusa karşı uyanmıştım. Çok korkmuştum. Annemlere seslendim, yoklardı. Nasıl bir yerde olduğumu anlamak için ayağa kalkıp arkamı döndüm. Arkamda bulunan eşyalar beni çok şaşırtmıştı. Yerde biraz yiyecek içecek, kıyafet ve ateş yakmak için biraz eşya vardı. Okulda konuştuklarımız aklıma geldi. “Başıma bunların geleceğini bilseydim ‘Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?’ diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nereden bilebilirdim?” O an çok pişmanlık duymuştum ama geçmişte kalmıştı. O yüzden şimdi hayatta kalıp birinin beni bulmasını beklemem gerekiyordu. Hemen bir baraka yapmaya başladım. Yere yığılmış olan ağaçlar olmasa işim çok zor olurdu. Çok güzel bir baraka yapamasam da beni birkaç gün hayatta tutabilirdi. Hava yavaştan kararıyordu. Kıyafetler, yiyecekler ve içecekler için depo gibi bir yer oluşturmaya karar verdim. Depomu oluşturduğumda hava kararmış, uykum gelmeye başlamıştı. Sahile gidip uçsuz bucaksız olan okyanusa baktım. Ayın yansımasını oluşturan o suyun sesini çok severdim. Aklıma eğer buradan bir helikopter geçerse beni görmesi için bir işaret yapma fikri geldi. O gün çok yorulduğumdan yatıp diğer gün bir işaret yapacaktım. Uyumadan önce aklımda tek bir soru vardı: “Buradan kurtulabilecek miyim?”. İnancımı kaybetmemeliydim ve yoğun bir güne uyanmak üzere uyudum.

 

Uyandıktan hemen sonra okyanusa doğru gidip yüzümü yıkadım. Helikopterlerin beni fark edebilmeleri için taşlarla büyük bir ünlem işareti çizdim. Bunun yeterli olacağını düşünerek barakamı daha da iyileştirmeye gittim. Barakayı elimden geldiğince iyileştirmiştim. Hava kararmıştı. Her gün yaşamak için daha da uğraşmam gerektiğini biliyordum. Uğraştıkça uğraştım. Balık avlamak için mızrak yaptım. Akşamları ateşte pişirdiğim balıkların tadı bana ayrı bir güzel geliyordu ama suyumun çok az kaldığı aklıma geldi. Eğer birkaç gün içinde kurtulamazsam öleceğimi biliyordum. Tekrar kendime “İnancını kaybetme!” dedim. Aradan 4 gün geçmişti ve ne bir tekne ne de bir helikopter görmüştüm. Ailemi düşündüm. Acaba şu an ne yapıyorlardı. Onlara geri dönebilmek için o gün diğer günlere kıyasla daha çok uğraştım. Hava kararmıştı.

 

Ufukta bir ışık gördüm. Hemen meşalemi yakıp havada sallamaya başladım. Ateşi görmüş olmalılar ki bana doğru gelmeye devam ettim. O kadar gün uğraştıktan sonra kurtuluyordum. Kendimle gurur duymuştum çünkü umudumu kaybetmeden her saniye uğraşmıştım. Bot sahilde durdu ve beni aldı. Nerede olduğumuzu sorduğumda Pasifik Okyanusu’nda olduğumuzu söylediler. Burası evime çok uzaktı ve buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beni kurtaran insanlardan evime gitmem için yardım istedim ve benim bu isteğimi kabul ettiler. 10 gün sonra evime varmıştım. Kapıyı çaldım. Annem kapıyı açtıktan sonra içine sığmayan bir sevinçle beni kucakladı. İçeriye girerek başımdan geçen her şeyi anlattım. Diğer gün okula gittiğimde birkaç arkadaşım yoktu. Neden gelmediklerini sordum. Sınıfta olan bütün arkadaşlarımda benim gibi ıssız bir adaya düşmüştü ve yanıma bunları alırım dedikleri şeylerle kurtulmuşlardı.

(Visited 70 times, 1 visits today)