Umut Kurabiyeleri

Hazal laboratuvarda yeni bir formül hazırlamaya çalışıyordu. Mesai çoktan bitmişti. Yine toparlanıp evin yolunu tuttu. Derken sabah kendisini erkenden laboratuvarda buldu. Öğlen yemeğine az kala yeni karışımını bitirivermişti.  Önlüğünü çıkarırken aklına çılgınca bir fikir geldi. Karışımı kimseye söylemeden yemekhanede hazırlanan kurabiyelerin içine katacaktı. Sessizce mutfağa süzüldü, çaktırmadan kurabiye hamuruna boşaltıverdi. Heyecanla pişen kurabiyelerden yedi ve çalışanları gözetlemeye başladı. Tek tek herkesle bir bahaneyle konuşmaya çalışıyordu. Çok geçmeden morali bozularak laboratuvarına dönmüştü.

Sabah, Hazal yüzünde kocaman bir gülümsemeyle uyandı.  İçinde bir şarkı çalıyordu sanki. Bu gün her şey bir başkaydı sanki. Laboratuvara doğru yola koyuldu. Laboratuvarın kapısını güvenlik görevlisi büyük bir nezaketle açıp:

-“Günaydın Hazal Hanım, hoş geldiniz” dedi.

İşin garibi şirketteki herkes yüzünde koca bir gülümseme ile hal hatır sorduktan sonra masalarına ya da çalışmalarının başına geçiyorlardı.  “Yeniden başlayalım dedi”  kendince çok geçmeden kocaman bir kahkaha laboratuvarda çınladı. Hazal sevinç çığlıkları atıyordu. Sesini duyanlar koşarak geldiler. Hazal’a ne olduğunu sormadan Hazal koca bir gülümseme ile cevap verdi.

-“Karışım işe yaradı. Umut, evet karışımın adı umut olsun. Dün hepimizin kurabiyesine katmıştım. Bugün güneşin başka doğuşu içimdeki bitmeyen şarkı, yüzümdeki gülümseme bu yüzden.”

Evet, Hazal umutla çalışarak mutluluk iksirini bulmuştu. Her insanın ihtiyaç duyduğu tatlı bir tebessüm, bir çift güzel söz ve hiç azalmayan bir umut değil miydi zaten?

(Visited 360 times, 1 visits today)