Uzaylı Kıza Aşık Olmak mı?

“Ha ha ha! Bunu bir daha yapmalıyız Deniz. Uzun süredir bu kadar eğlenmemiştim.” Deniz gözlerini sesin geldiği yöne çevirdi ve elinden geldiğince gülümsemeye çalıştı. Sesi yorgunluktan titreyerek” Tabii nasıl isterseniz patron” dedi. Patronunun özel şoförünün gelmesiyle Deniz derin bir nefes alıp yakınlardaki bir taksiye yöneldi. Evinin adresini taksiciye söyleyerek başını cama yasladı ve uykuya daldı.

Ertesi gün dünün bütün yorgunluğu üstüne çökmüş gibiydi. İşe gitmesi gerektiğini düşünüp paniklemişti ama neyse ki o gün cumartesiydi. Bahçeye çıkıp çiçeklerini sulamadan önce kahvaltısını etmiş dinleniyordu. Tam o sırada bahçeden gelen gürültüyle yerinden sıçradı. Hemen bahçeye çıkıp etrafa göz attı. Gözleri sesin kaynağını ararken kafasında boynuzları olan bir kızı yakaladı. Ne olduğunu anlamamıştı Deniz. Hala rüyada mıydı? Yoksa gerçekten önceki günün yorgunluğu artık beynine mi vuruyordu? Duyularını tekrar kazandığında evinin içine tüm hızıyla koşup kapısını kapadı. Bahçesinde boynuzlu bir kız vardı ve daha kötüsü tam da çiçeklerinin üstünde oturuyordu. Deniz bahçe kapısını aralayıp kıza baktı. Kız bıraktığı yerde yüzünde şaşkın ve bir o kadar da üzgün bir ifadeyle oturuyordu. Deniz kızın gözlerine baktığında ona karşı çok büyük bir empati hisseti. Sanki kendisi kafasında boynuzlarla yabancı birinin bahçesinde oturuyordu.

Evden çıkıp kıza doğru yöneldi. “Şey sen bizim dilimizi biliyor musun?” dedi sokaktan geçenlerin duyamayacağı bir ses tonuyla. Kız Denizin gözlerinin içine bakarak “Evet, ama ben buradan değilim ve buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum.”dedi. Deniz yine kızın gözlerine bakınca aynı duyguyu hisseti. Genelde öyle empati hisseden bir insan değildi ama bu tanımadığı boynuzlu kıza karşı en yakınlarına bile hissetmediği düzeyde bir hoşgörü besliyordu. “O zaman evine dönmenin yolunu bulana kadar benimle yaşa.” Deniz ağzından çıkanlara inanamıyordu. Bunun boynuzlu kızın bir çeşit büyüsü olduğunu düşündü. Kız heyecanla ayağa kalktı “Gerçekten mi? Buna çok sevindim!” diyerek eve doğru koştu. Deniz gözleri artık mahvolmuş çiçeklerinde kalarak kızın peşinden gitti.

Ertesi gün uyandığında kızın şimdiden evine nasıl döneceği hakkında çalışmalara başladığını gördü. Aklından “Tüm gece çalışmış gibi görünüyor acaba yemek yedi mi?” diye geçirdi. “Hey… um” dedi Deniz tam o an kıza hiç adını sormadığını fark ederek. “Crypto, adım Cyrpto.” Diye bir cevap aldı. “Evet, Cyrpto acıktın mı? Kendime kahvaltı hazırlayacağım sen de ister misin?” diye aklındaki soruyu sordu deniz. “Hayır ben güneş ışığını besine çevirebiliyorum kısaca fotosentez yapabiliyorum.” Deniz bu yanıta ne kadar şaşırmak istese de son yaşananlardan dolayı artık bu durum bile ona garip gelmiyordu.

Cyrpto’nun Denizle birlikte yaşamaya başlamasının üzerinden bir hafta geçmişti. Deniz için bu hafta ne kadar yorucu olsa da hayatında geçirdiği en güzel haftalardan biri olduğuna karar vermişti. O sırada oturma odasından “Buldum!” diye bir ses geldi. Deniz bunun ne anlama geldiğini biliyordu Cyrpto artık evine dönecekti. Cyrpto Deniz’in odasına koşarak girdi. Bir şeyler söylüyordu ama Denizin kafası dediklerinin hiçbirini algılayamıyordu. “…bu gece” Deniz son iki sözcüğünü yakalayabildiği cümlenin başını tahmin edebiliyordu ama bir umutla Crypto’ya sordu. “Bu gece evime dönüyorum” dedi Cyrpto işte o an anladı Deniz ne hissettiğini. Başından beri duyduğu o empatinin sebebini. Neden bu haftanın en güzel haftası olduğunu. Çünkü o bir uzaylıya âşık olmuştu. “İmkânsız aşk buna denir” diye düşündü ve kendini sıkıcı hayatına devam etmeye hazırladı.

(Visited 25 times, 1 visits today)