YABANCI

Yolda yürüyordum, uzun, taşlı bir yolda. Belki de adımlarım o kadar hızlıydı ki arkamda tanıdık olmayan bir gölge olduğunu fark edemedim. Belki de dinlediğim müziğin sesi o kadar yüksekti ki izimi süren ayak seslerini duyamadım. Ama bir şey vardı, arkamdaki şeyin varlığını hissedebiliyordum. Arkama bakmak istedim. Ya bir şey bana zarar verirse? Yürümeye devam etmek istedim, ya beni takip etmeyi sürdürürse? Bir anda durdum. O uzun yolun ortasında. Gözlerimi sıkıca kapattım. Arkama doğru yavaşça hareket ettim. Gördüğüm şey beni çok şaşırtmıştı. Boşluk. Sadece binlerce damla ter dökerek yürüdüğüm uzun, taşlı yol. Belki de başından beri uyduruyordum. Boşluğa arkamı döndüm. Bir adım attım. Sonra diğer adım… derken kalan yolun yarısını bitirmiştim. Sanki sırtımdaki çanta her adımımla ağırlaşıyordu. Yanağımdan süzülen bir damla ter… Kalan yolu da yürümem gerekiyordu. Yine adım adım yürümeye başladım. Ta ki evin önüne varana kadar. Çok geç. Bir damla, bir damla daha. Çantamın elimden düştüğünü fark bile etmemiştim. Ya bu şey benden çok daha önce eve vardıysa…

(Visited 50 times, 1 visits today)