Yeni Bir Hayat

Biraz nefes almak için boş bir bank buldum çocuk parkında. Evet kulağımda çınlayan çocuk seslerini ayırt etmek güçtü ama zaten bunun bir önemi yoktu. Bu düşünceler zihnimi meşgul ederken gözüm ona takıldı. Ünlü holding sahibi Ahmet Üner’in küçük kızı Lara Üner. Henüz 6 yaşında olan şirin mi şirin kız salıncakta özgürce sallanıyor, etrafına neşe saçıyordu. Aniden bir fikir geldi aklıma.

Çok saçma ve bir o kadar da tehlikeliydi. Yanıma yirmili yaşlarda telefonla konuşan bir genç oturdu. Telefonu kapattıktan sonra çaresiz bir biçimde of çekti. Kendimi tutamadım ve “Ne oldu?” diye sordum. Ev kirasını ödeyemediği için ev sahibinin onu evden çıkaracağını ve beş kuruş parası dahi olmadığını söyledi. Aklımdakini uygulamak için bana bir ortak lazımdı ve bu ortak yanımda oturan yabancıdan bir başkası değildi. “200.000 TL kazanmak ister misin?” diye sordum. Şaşkınlıktan gözleri dönmüş olan çocuk: “Benimle dalga mı geçiyorsun dedi?” Evet, emindim. 5 dakikadan daha kısa bir süre içinde kurduğum planı uygulayacaktım. Arabamdan başka kaybedecek hiçbir şeyim yoktu.

Lara’yı salıncakta sallayan çocuk bakıcısını gösterdim. O kadını uzak bir yere çekip birkaç dakikalığına oyalamasını söyledim. Hiçbir şey anlamadığı bakışlarında belli olan genç, afallamış bir şekilde suratıma bakıyordu. Fazla vaktimiz olmadığını söyleyerek yapması gerekeni tekrar ettim. Daha sonra karşıda duran arabamı göstererek, dediğimi yaptıktan sonra koşarak binmesini söyledim. Ayağa kalktı, yavaş adımlarla yaşlı bakıcının yanına doğru gitmeye başladı. O an ne söyledi, ne yaptı bilmiyorum fakat kadını çocuktan uzak bir tarafa çekmeyi başarmıştı.

Evet, şimdi sıra bendeydi. Hızlanan kalp atışlarıma ve stresten terleyen ellerime aldırmadan salıncaktan inen küçük kızın yanına gittim. Gözleriyle yaşlı kadını aradığı bariz belliydi. Onu bakıcısına götüreceğimi söyleyerek kucağıma aldım. Olacaklardan habersiz olan küçük kız, kucağımda usluca duruyor ve teşekkür ediyordu. Hızlı adımlarla arabaya bindim, güneş gözlüklerimi taktım ve kornaya basıp ortağıma: “Koş !” diye bağırdım. Yaşlı kadın anlamsız gözlerle önce koşan ortağıma daha sonra da arkasını dönerek salıncakta sallandığını zannettiği Lara’ya baktı. Kadın, ne olup bittiğini anlamaya çalışırken biz çoktan oradan uzaklaşmıştık. Az önce şirin bulduğum küçük kız adeta bir cadıya dönüşmüş; bağırarak, çığlıklar atarak ağlıyor ve ortağım dediğim genç, benden arabayı durdurmamı aksi takdirde polisi arayacağını söylüyordu. Her şey spontane gelişmişti. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Ben de ağlamaya başladım. Zorda kalınca, başım sıkışınca en iyi yaptığım şey ağlamaktı çünkü. Arka koltukta oturan o küçük kızdan hiçbir farkım yoktu. Ben ağlayınca ikisi birden sustu. Galiba ikisi de böyle bir şey beklemiyordu. Bu arada ortağımın adını öğrendim. Uygar.

Lara ve Uygar içerideyken arabayı üstlerine kitleyip çıktım. Cebimde kalan son parayla pansiyona olan borcumu ödedim, eşyalarımı toplayıp apar topar ayrıldım. Uygar’ı ve Lara’yı rahmetli anneannemin evine götürmeyi planlıyordum. Kötü anılarımı hatırlamak istemediğim için anneannemin evine iki yıldır adımımı bile atmadım. Bu yüzden arkadaşlarımın evinde, pansiyonlarda hatta bazen sokaklarda yaşayıp gidiyordum.

Anneannemin evine ulaşmamız 1 saatten fazla sürdü. Neyse ki Lara yorgunluktan uyuyakalmıştı. Uygar da tek kelime bile etmeden yola bakarak geçirdi zamanı. Anneannemin evi ağaçlık bir alanda bulunan dubleks bir evdi. Burada bizi bulmaları daha zor olur diye düşündüm. Önce Lara, sonra ben, şimdi de Uygar ağlıyordu. Hırsız ya da katil olmadığımı ve insanlara zarar verecek tipte biri olmadığımı söyledim. “Paraya ihtiyacım vardı ve aklıma bu geldi.” diyebildim sadece. “Benim de paraya ihtiyacım var ama para kazanmak için çocuk kaçırmak yapacağım en son şey.” dedi öfkeyle.

Uygar’ı sakinleştirmek biraz zaman alsa da başarmıştım. Televizyonu açtığımda çoğu kanalda bu olay konuşuluyordu. Tüm cesaretimi topladım ve Ahmet Üner’i aradım. Adamcağız telaşlı bir tavırla telefonu açar açmaz: “Ne istersen yapacağım söz.” dedi. Bende lafı uzatmadan: “500.000.” dedim. Adres olarak Lara’yı kaçırdığım parkı söyledim. Bir yandan polislere haber vermesinden korkuyor bir yandan da hapse girersem ne olur diye düşünüyordum. Uygar, her iki dakikada bir: “Ne olur bırak beni gideyim! Ömrümü hapiste çürütemem. Kesinlikle polise haber verecekler.” deyip duruyordu. Lara uyandığında, “Babamı istiyorum.” diye ağlamaya başladı.

Aklıma kendi küçüklüğüm geldi. Babamı hiç görmemiştim. Yıllardır annemle birlikteydim. Bu düşünceler dalıp gitmeme sebep olacakken Uygar’ın bağırmasıyla irkildim. Vakit gelmişti. Hiçbir planımız, düşüncemiz olmadan Lara’yı vermeye ve parayı almaya gidiyorduk. En kötü birkaç yıl hapis yatar sonra geri çıkarım diye düşünüyordum.

Lara arka koltukta çikolatasını, Uygar da hemen yanında oturmuş tırnaklarını yiyordu. Parka gelmiştik. Normal insanlar gibi elimi kolumu sallaya sallaya dışarı çıktım. Uygar, Lara ile birlikte benim komutumu bekleyene kadar arabada kalacaktı. Hava daha yeni yeni kararmasına rağmen etrafta kimse yoktu. 7 saat önce oturduğum banka oturdum. Beklemeye başladım.

Yüz ifadesi beklediğimden de telaşlı olan Ahmet Üner koşar adımlarla yanıma geldi. Çok şaşırdım. Çünkü yanında ne polis ne de bir başkası vardı. Kızının, arabada arkadaşımla birlikte olduğunu, parayı vermesi karşılığında kızını getireceğini söyledim. Sakin bir ifadeyle: “Tamam” dedi. Hiç sesini çıkarmadan uzun uzun yüzüme bakmaya başladı. “İlk kızıma çok benziyorsun. Onu sadece fotoğraflarda gördüm.” diyebildi. “Ben de babamı hiç görmedim.” dedim. “Annenin adı Meryem mi?” diye sorduğunda, şaşkınlıktan açılmış olan ağzımı kapamam zaman aldı. Tam o sırada Lara koşarak babasına sarıldı. Parayı aldım ve ayağa kalktım. Kafamdaki soru işaretlerine aldırmadan oradan ayrıldım.

 

Sahilde yemek yerken yanıma bir adam oturdu. Babamın, Ahmet  Üner olduğunu söyledi ve bazı belgeler gösterdi. Son 3 gün içinde ne çok şey değişmişti. Uygarla birlikte bir otelde kalıyoruz. Neredeyse ömrümüzün sonuna kadar yetecek paramız var. Ayrıca yıllardır yüzünü bile görmediğim babamın, kaçırdığım kızın babası olduğunu öğrendim. Her zamanki gibi, ne yapacağıma dair yine hiçbir fikrim yok.

(Visited 111 times, 1 visits today)