Yıldızları Görmeyi Diledim

Her yer ve herkesin sessizleştiği bir yeri arzular oldum. Anılarına mahkum kalmış, geçmişin izlerinde yaşamayı alışkanlık haline getirmiş bir kişi oldum. Etrafımın sessiz olmasını diledim, çünkü kendi içimdeki fırtınalar zaten yeterince kulaklarımı zedelemişti. Sadece bir kere olsun huzuru diledim, ama bunu da başaramadım. 

 

Bu başarısızlık öyküm her yaz gittiğim tatil evimizde ilk izlerini göstermeye başladı. Yazları kışın gelmesini bekler, kışın ise yazın özlemiyle yanıp tutuşurdum. Gençliğimde yazların değerini pek de bilemedim ve sıcağı hep kendime hor görürdüm. Bunlar sadece küçük detaylardı, en büyük problemim kitaplardan başka bir cisimi veyahut canlıyı yanıma yaklaştırmıyor oluşumdu. Sabahın yedisinde Nietzsche ile günlük serüvenime başlar Novalis ile günü kapatmayı alışkanlık haline getirmiştim. Kısacası, her günümü kafamın içerisinde birçok tartışmanın gerçekleştiği, kapalı ama bir o kadar da derin olan düşünce alemimde geçirirdim. Ailem durumdan şikayetçi değildi, onlar da benim gibi sesi hor görürdü. Ancak bazen eğer ailem beni daha çok aralarına alsalaydı kendimi düştüğüm bu girdapta bulmayabilir en yakın arkadaşımla tanışmayabilir  ve tüm düzenimi yerle bir etmeyebilirdim. Gençliğimdeki ılık yaz akşamlarını ve yüzüme vuran hafif meltemi özlüyorum, içerisine düştüğüm zindanı yarattığım için ise büyük bir pişmanlık duyuyorum.

 

Hikayemin tek ve en önemli karekteri ruhumun diğer parçası diyebileceğim en yakın arkadaşımdı. Kendisi benim yaşamımı bir zamanlar canlandırıp güzelleştirmiş olan tek varlıktı. Bu arkadaşım küçüklüğünden beri amcasının ona hediye ettiği motosikletin en büyük hayranıydı, motosikletiyle kocaman koyda gitmediğimiz yer kalmamıştı.  Kendisinin benim kişiliğime zıt düşen bir çok özelliği vardı, şimdi baktığımda saçma hareketleri olduğunu kavrayabilsem bile, gençliğimde bu hareketler onun olduğu için yaptığı her şey bana mantıklı gelirdi. O benim en yakınım, en çok sevdiğim ve sakındığım en yakın arkadaşımdı. Gençliğimdeki yer bilmez hareketlerimin onu sonsuzluğa uğurlayacağını bilseydim, bir yanım onunla çok geç olmadan ilişiğini keserdi. Bir diğer yanım ise bir şeye sonsuza kadar sahip olmak için o şeyi kaybetmenin en doğrusu olduğunu düşünüyor. Keşkelerin dolu olduğu soruların cevaplarını bilmiyorum, kalan günlerimde de bilip acı içinde kıvranmayı reddediyorum.

 

Zindanımın ilk tuğlalarını kayan yıldızların bol olduğu bir gök yüzünün altında dizdim; tek yıldızımı kaybettiğim o yaz gecesinde. En yakınımı, sonsuzluğa uğurlayan ben miyimdim? Bilmiyorum, ancak suçlayacak birisi varsa onun ben olması gerektiğine inanıyorum. Motosikletiyle aşırı hız yapma gereği duyması da, o akşam buluşma planımızın olması da her şey benim yüzümden gerçekleşmişti. Motosikletlere olan sevdasının pek de hayırlı olmayacağı açıktı, yine de önceden demiş olduğum gibi hareketleri genç olan bana normal ve sağlıklı gözüküyordu. O benim için gençliğimdeki sessiz ve buz kesmiş evi renklendirip sıcaklaştıran tek kişiydi, onun gittiği son on yılda bir gelişme kaydedemedim, kaydetmeyi de dilemedim. 

 

Ruhumun yarısı toprağın altındayken benim nefes alıyor olmam acımasız ve bir o kadar da soğuk geliyor. Beni varlığımın sınırlarına iten içimdeki bitmek bilmeyen fırtınaları susturmam zor, neredeyse imkansız, deneyebilmek için takatim de yok zaten. Hiç denemedim değil, tedavilere gitmedim de değil, sadece günün sonunda yapamadım ben… Olmadı bir türlü, tutunamadım bu hayatın dallarına. Hastalığım neticesiyle biteceğine inandığım hayatımın isteğimle tedavilerimi sonlandırmış doktorlarca birkaç günlük daha zamanı var, çokça son kararım olup olmadığını sordular ancak cevabım hep aynı oldu ve olacak. Belirtmek isterim ki benim dinimde söylenenlere göre ölüm yaşayanın son dileğini yerine getirirmiş, ben o yıldızları daha çabuk ve yeniden görmeyi diliyorum.

(Visited 9 times, 1 visits today)