Zümrüt Gözler

Gördüğüm rüyanın gerçek olacağını bilseydim, daha doğrusu yalandan gördüğümü söylediğim rüyanın gerçek olacağını bilseydim, parktaki çocuğa daha mutlu bir masal anlatırdım. Metrodan çıkışla ev arasında iki dakikalık bir yol var, tabii parkın içinden geçersen. Bay… Adının “Bay İşini Çok Önemseyen” olması en mantıklısı olur çünkü işinden başka bir şey düşünür gibi değildi. Tek isteği saatlerce zaman harcadığı dokümanları evinde soğuk, sade kahvesini yudumlayarak patronuna göndermek olan biri için mükemmel bir isim.

 

O gün, metrodan çıktığı gibi parktan evine doğru olan patikada gece vakti hızlı adımlar atarken birden durdu. Ya da durmak zorunda kalmıştı. “Bana rüyanızı anlatır mısınız?”. Karşısına bu saatte, bu ıssız patikada tek başına ne aradığı belli olmayan küçük bir çocuk çıktı. Bay İşini Çok Önemseyen’in yüz ifadesi anında değişti. Yırtık pantolonlu, kendisine bol gelen kocaman, kırmızı bir tişört giyen bu çocuk onu adeta iğrendirmiş gibiydi. “Bana rüyanızı anlatır mısınız?”. Ses bu sefer birkaç adım arkasından gelmişti ama bir ölüm kalım meselesi ciddiyetindeydi. “Rüya mı istiyorsun, tamam o zaman.”

 

Hışımla çocuğa yaklaşmaya başladı, çocuğun sorduğu sorulara her adımında hızlı bir şekilde cevap yağdırıyordu,

Nerede? 

Evde.

Ne zaman?

Gece.

Neler oluyor?

Sahte bir kahkaha attı. Bay İşini Çok Önemseyen bir adım daha atsa burunları birbirine değecekti. İkisi de göz kırpmadan birbirine bakıyordu, bir tür savaş başlamıştı.

“Ne mi oluyor?  Sana kısaca özetleyeyim. Merdivenleri tırmanıyorum. Evin kapısına varınca anahtarlarımı bulmam biraz zaman alıyor. Beş anahtarın her birini denedikten sonra doğru anahtarı buluyorum ve kapı rahatsız edici bir gıcırtıyla açılıyor.” Çocuğun öfkesinin yerini merak almıştı, hikayeyi can kulağıyla dinliyordu. Fakat Bay İşini Çok Önemseyen’in öfkesi henüz dinmemişti. “Yerde binlerce küçük cam parçası vardı. Kimisi pencere parçası olduğu için şeffaf kimisi ise vazo parçası olduğu için mavi ,yeşil ,kırmızı… Cam kırıklarının arasında parmak ucunda gezen bir kedi vardı. Tüyleri rengini geceden almıştı, gözleri ise zümrüt yeşiliydi. Cam kırıklarının ve diğer tüm kargaşanın sebebi o olmalıydı. Yırtılan koltuklardan süzülen kaz tüyleri,  karıncalanmış sesi fazlasıyla yüksek ve rahatsız edici olan televizyon.”“Ne kadar da kötü.” İçtenlikle mırıldanması Bay İşini Çok Önemseyen’in canını daha da sıkmıştı. Fakat öfkesini henüz giderememişti. 

 

Sert bir dönüş yaparak evine depar atmaya başladı. Vardığında merdivenleri teker teker tırmandı. Kapısının önüne geldi. Anahtarlarını bulması biraz zaman aldı. Beş anahtarının her birini doğru anahtarı bulana kadar denedi. Kapı bir gıcırtıyla açıldı ve onu cam kırıkları, karıncalanmış sesi fazlasıyla yüksek ve rahatsız edici olan bir televizyon ve parçalanmış koltuklardan yayılan kaz tüylerinin ortasındaki zümrüt gözler karşıladı.Tek bir sıkıntı vardı: Kendi anahtarıyla açılan, onun kapısından girilen bu daire onun değildi.

(Visited 76 times, 1 visits today)