Bir sabah uyandım. Bacağım hâlâ alçıdaydı. Beş hafta önce paten sürerken düştüm ve bacağım kırılmıştı. Canım biraz acıyordu ama okula gitmek istiyordum.
Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Ben koltukta oturuyordum. Kardeşim Çınar Efe ise PS5 oynuyordu. Birden Çınar Efe’nin iç sesini duydum. “Abim galiba uyanmadı, biraz sessiz olmalıyım,” diyordu içinden. Şaşırdım çünkü bunu bana söylememişti. Annem bana seslendi: “Kahvaltı hazır!” Ama içinden şöyle diyordu: “Umarım yumurta çocukların istediği gibi olmuştur.”
Kahvaltıdan sonra annemle arabaya bindik. Yolda trafik vardı ve yavaş gidiyorduk. O sırada Çınar Efe’nin iç sesini duydum. “Bugün matematikten tahtaya kalkmak istemiyorum,” diyordu. Ona baktım ve “Sen çok iyisin, korkmana gerek yok,” dedim. Gülümsedi.
Annem ise içinden, “Trafik biraz daha açılırsa iyi olur, yoksa okula geç kalırız,” diyordu.
Okula vardığımızda kapıda arkadaşım Kaan bizi karşıladı. “Günaydın!” dedi. Ama içinden, “Bugün Batu Alp ile çok eğleneceğiz,” diyordu.
O gün, herkesin iç sesini duyduğumu fark ettim. İç sesler bazen kelimelerden daha fazla şey anlatıyormuş. Akşam yatağıma uzandığımda düşündüm: “Belki de insanları anlamak için sadece konuşmalarını değil, kalplerindeki sesleri de dinlemek gerekir.”
Herkesin içinden ne geçiyor?
(Visited 5 times, 1 visits today)
