Afrika’nın Wabeyoun isimli küçük kasabasında yaşayan Hong-Shu adında Afrikalı bir çocuğum. Annem Japon göçmeni, babam Afrikalı. Annem 1945’te anneannesiyle buraya göç etmiş ve burada doğmuş. Ben ise para kazanmak için her gün çalışıyorum. Çok yoruluyorum. Burada su olmadığı için çoğu zaman susuz kalıyorum.
Her gece “Âbî, peki neden beni korumadın?” diye fısıldayan sesler duyuyorum. Bu sesler, kaybettiğim kardeşim Mwakbe’den geliyormuş gibi geliyor bana.
“Peki, Mwakbe kim?” diye soracaksınız…
İki yıl önce çalıştığımız fabrikada makineye düşüp hayatını kaybeden kardeşim. Ve bu olaydan sonra hep şunu düşündüm: Onu kurtarabilirdim ama korkudan hareket edemedim.
Afrika’da her gün birçok çocuk açlıktan hayatını kaybediyor. İnsanlar buraya yardım gönderiyorlar sanıyorlar ama aslında yardımlar devlete gidiyor; bize hiç ulaşmıyor. Çocuk işçiliği hâlâ fark edilmiyor, hâlâ görülmüyor. Bugüne kadar gelen yardımlardan bir tanesi bile elimize geçmedi. Biz buz dağının görünmeyen kısmında yaşıyoruz. Kardeşimin sesini duyurmak, onu gururlandırmak için her gün, her gece çalışıyorum. Burada hastalanan çoğu çocuk iyileştirilemeden hayatını kaybediyor. Sessiz kalmamak çok önemli ama bugünlerde sesimizi duyurmak da pek mümkün değil. Çünkü bir Afrikalı olarak insanların gözünde pek görünmüyoruz.
Herkes “iyiyiz, harikayız.” diyor ama içindeki acıyı saklıyor. Keşke bir mikrofonum olsa da tüm dünyaya bunları anlatabilsem… Bizim doğru düzgün bir işimiz yok. Bize verilen parolalar, sözler hiçbir zaman tutulmuyor. Günde en az 1, en fazla 1,5 saat uyuyabiliyorum. Bizi zorluyorlar, baskı altına alıyorlar. Kendi ülkemizde tutsak gibiyiz. Her geçen gün biraz daha zorlanıyoruz.
Lütfen sesimizi duyurun. Sessiz kalmayın.
