Günümüzde, göç sadece yerel değil küresel bir olgu haline gelmiştir. Daha kaliteli yaşam koşulları, güvenlik, eğitim ve iş imkanları gibi nedenlerle bu ülkeler hatta kıtalar arası hareket başlamıştır. Göç insanları hem olumlu hem de olumsuz bir şekilde etkileyebilir. “Gölgeden Evler” başlığı altında göçle gelenlerin hem görünmeyen mücadelelerine hem de göç alan toplumların geçirdiği dönüşüme ışık tutabiliriz.
Öncelikle, olumlu yönlerinden biri, göç esnasında kültürel zenginlik oluşmasıdır. Farklı ülkelerden insanlar kendi kültürlerini, geleneklerini, dillerini ve yaşam tarzlarını getirirler. Bu durum farklı kültürlerin etkileşimde bulunması için olanak sağlamıştır. Ev sahibi ülkenin kültür çeşitliliğine ve yeni bakış açılarına da zenginlik katar. Sanattan yeme içme kültürüne, moda dünyasından müziğe birçok alanda bu etkileşimler sayesinde yeni tarzlar oluşur. Ayrıca, göçmenler, artan yaş ortalamasına sahip ülkeler için iş gücü sorununu çözer ve ekonomik olarak da katkı sağlarlar. Tarım, inşaat, hizmet sektörlerinde çalışan göçmenler verimliliği artırır.
Fakat, göç aynı zamanda çok zorlu ve sorunlu bir harekettir. Öncelikle, ani ve yüksek yoğunlukla göç dalgaları altyapı ve kamu hizmetleri üzerinde baskı yaratabilir. Okullar, hastaneler, eğlence alanları vb. hizmet sektörleri yetersiz kalabilir. Ayrıca, dil ve kültürel bir farklılık mevcutsa, barınma toplumlara uyum sağlamayı zorlaştırabilir; bu, yabancı düşmanlığına ve ırka dayalı ayrımcılığa neden olabilir. İş için rekabet arttığı için bazı önerilen işlerle birlikte ülkedeki işsizlik oranı artabilir
Ayrıca, göçmenlerin yaşadıkları sorunlar da göz ardı edilmemelidir. Daha geniş anlamda sosyal adaletsizlik yanında, göç ettikleri ülkede ayrımcılık, güvencesiz çalışma koşulları ve kimlik kaybı da bunlara örnek olarak verilebilir. Buradan hareketle, “Gölgeden Evler” kavramı anlam kazanmaktadır. Burada ifade edilmek istenen şey şudur; göçmenler, bildiğimiz ve kalma durumundan çıktıkları için yeni bir yaşam ve kimlik oluşturmak için yola çıkarlarken eski yaşamlarını devam ettirme hakkındaki isteklerini de beraberlerinde taşırlar. Yeni geldikleri ülkede, kendi aidiyetlerini korumaya çalışırlar ve bunula da üzerlerindeki toplumsal baskı artar.
Küresel ölçekte ele alındığı zaman; insanlığı hem fırsatlarla buluşturan hem de mücadele gerektiren çok yönlü bir süreç olan uluslararası göçü; empati ve iş birliği yoluyla, başta göçmenler ve ev sahibi toplumlar, toplumların etkin bir şekilde bu süreci birbirlerinin göç ve yerleşim sıklığına tepki verme göz önüne alarak anlayışla karşılamaları gerekmektedir. Lakin böyle bir seviyeye ulaşıldığında, .göçmenlerin “ait” oldukları o evleri kurabilecektir.

