Yazının icadı tarihte bir kilit taşı niteliğindedir ve eski uygarlıklar tabletlere çizik attıkça kendilerinden sonra gelenlere örnek olmuşlardır. İlk kitaplar aslında bu pişmiş toprak, kil, kumtaşı veya taştan yapılmış tabletlerdir. Sonrasında tarih boyunca gelişen kitaplar, kâğıdın bulunuşu ve matbaanın icadıyla çok büyük kitlelere ulaşabilmiş, yazarları para kazanabilmiş ve insanların bir numaralı bilgi ve eğlence kaynağı haline gelmiştir. Bugünlerde kitaplar, bilgisayarlar ve internet yüzünden popülaritesini biraz kaybetmiş olsa da hâlâ türlü türlü hikâye kitapları ve romanlar, cilt cilt ansiklopediler basılmaktadır. Toplum tarafından beğenilen kitaplar yüzlerce dile çevrilip binlerce defa basılırken beğenilmeyen kitaplar arka planda kalarak daha az satılmaktadır. Her ülkeden yazar ve yayınevi sayısı arttıkça kitapların türleri ve sayıları da artmaktadır. Böylece bilinen roman ve başvuru kitaplarının yanı sıra resimli kitaplar, etkileşimli kitaplar ve hatta sesli kitaplar ortaya çıkmıştır. Kitap sayılarının her geçen gün artması bir soruna da neden olmuştur: İyi-kötü kitap ayrımı.
İyi bir kitabın yazarı kâr amacı gütmemelidir ve baştan savarcasına yazmamalıdır. Toplumun seveceği ve ilgi duyacağı bir konu belirlemeli, konusu üzerine araştırma yapmalıdır. En önemlisi de eleştiri yapmalıdır, kitabını bitirince kendisine sormalıdır: “Benim kitabım okuyucuyu etkiliyor mu? Anlattığım konu onun düşüncesini, hatta hayata bakış açısını değiştiriyor mu?” Bu soruların cevapları önemlidir çünkü bence iyi bir kitap; okuyucunun hayatına bir şeyler katmalı, onun bakış açısını değiştirebilmelidir. Yazımın geri kalanında bu görüşü en ince detaylarıyla anlatacağım. Hadi, başlayalım.
Öncelikle, iyi bir kitap akıcı bir hikâyeye sahip olmalıdır. Okuyucu, kendini hikâyenin akışına bırakabilmelidir. Sığ bir anlatım ve betimlemeye sahip olan kitaplar zaten okuyucunun bakış açısını değiştiremez, aksine konu hakkındaki vizyonunu daraltabilir. İyi bir kitap okuyucuya “Aaa! Ben hiç böyle düşünmemiştim!” dedirtebilmelidir. Konusuyla okuyucuyu etkilemeli, onun bilgi hazinesini genişletmelidir. Bakış açısını değiştirmeli, hayatına ufak da olsa bir şeyler katmalıdır. Bir yazar bu söylediklerime sahip bir kitap yazmak istiyorsa öncelikle insanların bakış açısının nasıl değiştirileceğini, vizyonunun nasıl genişletileceğini bilmesi gerekir. Yazar, konusu ile ilgili veya benzer kitapları okumalı, konuya hâkim olmalıdır. Çok eski bir Türkçe kullanılmamalıdır ancak fazla yabancı sözcük de kullanılmamalıdır. Temiz bir dil ile yazdığından emin olmalı ve en önemlisi, çarpıcı ve ilgi çekici cümleler kurmalıdır. Böylece okuyucuyu kitabın içine sürüklemeyi başarabilir. Vermek istediği ana fikri kafasında tam olarak netleştirmeli ve hikâyesinin içine ustaca karıştırmalıdır. İnsanların kitabını alması için kapağını konusuyla ilişkilendirmelidir. Okuyucu kitabı bitirdikten sonra derin düşüncelere dalmalı, istemeden de olsa kitabın konusunu kafasında evirip çevirmelidir. Sürükleyici bir kitapta olay akışı da önemlidir, ne çok karışık ne de çok sade olmalıdır. Özetle, bir yazar kitabı ile okuyucusunun hayata bakış açısını değiştirmek istiyorsa, kitabını yazma aşamasında uyması gereken çok önemli kriterler olduğunu bilmelidir.
